Nereden başlamalıyım bilmiyorum. Bu seriyi bitirdiğim için bir yandan mutluyum ancak bittiği için de içim biraz buruk. 32 yılda yazılmış yaklaşık 2000 sayfa olan bu mükemmel eser inanılmaz duygulara yol açtı bende.
Çukurova’nın o sıcak havasını giydim üzerime. O yapış yapış havalarda buz gibi akan pınarlardan kana kana su içtim.Kimi zaman ayaklarım, bacaklarım Çakırdikenlik’te parçalandı; kimi zaman da Hürü Ana’nın sofrasında bir tas çorba içerken buldum kendimi. Önümden, arkamdan kara yılanlar aktı geçti. Günlerce aç kaldım karnımın gurultusunu hissettim. Dört bir yanımı portakal, menekşe kokuları sardı...
Tasvirler öyle güzel ki. Kendinizi asla romanın dışında hissedemiyorsunuz. Hep romandan bir kahramanmışsınız gibi.
İnce Memed aslında ağalık sistemine karşı başkaldırı niteliğinde. Zulme, zalimliğe karşı mücadele eden asla pes etmeyen bir kahramanı var kitabın: İnce Memed.
Birinci ciltte kendi köyündeki ağasına karşı başlayan bu mücadele diğer ciltlerde farklı köylere kadar ilerlemiş, Çukurova adeta köylüsüyle, kurduyla, kuşuyla ağalara karşı birlik olmuş İnce Memed’i el üstünde tutmuştur. Hem de canları pahasına...
Bu topraklardan bir Yaşar Kemal geldi geçti. İyi ki de geçmiş. Eser ile ilgili sayfalarca övgü sıralayabilirim. Ama ne yazsam eksik kalacak gibi.
OKUYUN OKUTTURUN...