Hayattaki amacını kaybetmiş yazarımızın, farklı bilim dalları üstündeki araştırmalarında, aldığı nefese bir anlam bulma çabasını ve o çaba süresince yaşadıklarını okuyucuya itirafı, kitabın
konusunu oluşturur.
Tolstoy, kitap boyunca yaşamın sırrını çözdüğünü, bazı ünlü şahsiyetleri tanık göstererek ve onlardan alıntılar yaparak iddia eder. Bu farkındalık onu ölümle çok kez burun buruna getirir fakat onu durduran bir şey vardır. Onun adı inançtır. İnanç konusunda da ciddi şüpheler içindedir. Bunu şu cümleden anlıyoruz: ''İki üç kez değil, on kez, yüz kez yinelendi bu sevinç ve canlanma ile kuşku ve hayatın imkânsızlığı duygusu.''
Son kısımlara geldiğimizde inancın yazarımızda artık büyük bir yer kapladığını ve yaşamın son bulmasının da bir anlamı olduğunu kavrar. Fakat inançlı bir kişiye dönüşerek dindeki her şeyi koşulsuz kabul etmez. Sıkı araştırmalar sonucunda hatta ders alarak kendine uygun olanları bünyesinde barındırır. Kabul etmediği öğretileri yapmacık bir inanmışlıkla savunmaz. İnancın temelinde sevgi ve kardeşliği görür, bu da kitabın aslında özünü oluşturur.
Dipnot:
Kitaptan soğumak istemiyorsanız 4.bölümü okumadan geçin derim. Yazar, öyle bir felsefe yapmış ki kafamdan duman çıktı. Bir süre ara vermek zorunda kaldım. Diğer bölümlerle çok fazla bağıntı bulunmuyor. Sadece tavsiye :)