Özel sermayenin (kâr, kâr payı, faiz, kira, vb.) getiri oranının, gelirler ve üretimdeki artış (ekonomik büyüme) oranından sürekli daha büyük olması (r > g) istikrarı bozar ve eşitsizliği artırır. Bunun meydana gelmesinin sebebi, ekonomide tam rekabet koşullarının mevcut olmaması değildir.
İstikrarsızlığın ve eşitsizliğin kalıcı olmasını önleyecek doğal ve kendiliğinden harekete geçen bir mekanizma yoktur. Siyaset belirleyicidir.
Bilgi, beceri ve eğitimin toplumda yaygınlaşması, gelir eşitsizliğini -ulusal ve uluslararası ölçekte- azaltabilecek başlıca unsurdur. Teknolojik akılcılık, ekonomik akılcılığı da beraberinde getirebilir. Fakat ters yöndeki eğilimler bu sürece engel olabilirler.
20. Yüzyılın önemli bir bölümünde gelir eşitsizliğinin önceki yüzyıla göre daha az olmasının nedeni iki dünya savaşı ve bunların etkisiyle uygulanan kamu politikalarıdır. 20. Yüzyılın sonları ile 21. yüzyılın başlarında ise, eşitsizlik yeniden 19. yüzyıldaki kadar artmış olup daha da kötüye gidebilir.
21. Yüzyıl, eşitsizliğin nedenlerinde miras'ın ağırlığının artmasına sahne olmaktadır. Miras, bu yüzyılda, nesillerin kaynaklarının üçte biri, hatta onda dördü kadarını teşkil edebilir.
Rant, demokrasinin düşmanıdır. Ve artık küçük küçük, ama çok sayıda rant ile karşı karşıyayız.
Serbest rekabete engel olmayacak, iyi tasarlanmış bir vergi sistemi eşitsizliği azaltabilir. Fakat tek ülkede yapılacak iş değil. Uluslararası birlikler kurmak lazım bunun için.