Brie, kız kardeşini kurtarmak için bu diyara geldiğinde hayatının daha da kötü bir hal alacağını nerden bilebilirdi ki? Yaşadığı ihanetten sonra kimseye güvenmiyordu. Özelliklerde sevdiği iki peri prensine.
Şimdi savaş iyice kızıştı ve Brie bir taraf seçmekte zorlanıyordu. Artık kendini bile tanıyamazken nerde durup ne yapacağını bilemez haldeydi.
Ama artık içindeki gücü bulup, kabul etme ve yeniden ayağa kalkma zamanıydı!
Bir serinin daha sonuna gelmiş bulunuyorum. Nasıl başladı nasıl bitti anlatamam. İlk kitap zaten favorimdi ve Karmaşık Bağlar’ı sabırsızlıkla bekliyordum. Beklediğime değdi. Temposu hiç düşmedi ve ben neler olacak diye merakla çevirdim sayfaları.
Adının hakkını veriyordu kitap, sonuna yaklaştıkça işler iyice karmaşık bir hale geldi ve son ana kadar neler olacağını tahmin edemedim. Brie’i bu kitapta daha çok sevdim, değişimi ve gücünü kullanmaya başladığı zaman çok iyidi. Sebastian’ı son sahneye kadar sevmemeye devam ettim ama sonda aramızda ufak bir kıvılcım olduğunu söyleyebilirim.
Ve benim favorim Finn, her şeyi ile mükemmeldi sadece bunu söyleyeceğim.
Periler, bağlar, güçler, savaş ve aşk..
Benim için tatmin edici, doyurucu bir seriydi. Fantastiğe, romantizme ev kaosa doydum.
Bu tarz evrenleri seviyorsanız, bu iki kitaplık seriyi okumaktan keyif alacağınızı düşünüyorum. Umarım en az benim kadar seversiniz. Keyifli okumalar.
“Gerçekte öyle olmadığını biliyorum. Sanırım seni ilk gördüğüm andan beri bunu biliyordum. Sen prenses falan değilsin. Sen benim kraliçemsin.”