Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Klasik Yunan Mitolojisi

Şefik Can

Klasik Yunan Mitolojisi Hakkında

Klasik Yunan Mitolojisi konusu, istatistikler, fiyatları ve daha fazlası burada.

Hakkında

Dünya üzerinde hayat başladıktan milyonlarca sene sonra, varlıkların en güzeli, en şereflisi, en mükemmeli olan insan yaratıldı. İnsanlar yeryüzünde görülüp ve düşünmeye ve hayal kurmaya başladıkları zamanlarda kâinatı ve kendilerini yaratan tanrıyı aramışlardır. Esasen insan yaradılışı itibariyle yaradanı aramak fıtratında halkedilmiştir. Henüz ilmin ışık tutamadığı ve tarihin kaydedemediği, mazinin o karanlık devirlerinde insan, Tanrısını bazen güneşte, bazen yıldızda, bazen denizde, bazen ateşte aramış ve kendi aklınca bulmuş sanarak temsilî heykelini yapmış, mabedini inşa etmiş ve ona tapmıştır. Şu bir gerçek olaydır ki, mağaralarda yaşayan en iptidai insandan, atom devrinin en mütekâmil insanına gelinceye kadar "insanlık" hiçbir zaman Tanrısız kalmamış ve Tanrısız yaşamamıştır. Tanrıya inanmadığını sandığı, daha doğrusu Tanrısını inkâr ettiği zamanlarda bile, insan, sadece Tanrısını değiştirmiştir, yani bir inancı bırakmış, başka bir inanca sarılmıştır. Dün inandığını bugün inkâr ederken, zavallı, bir mabetten yeni bir mabede girdiğinin farkına varmamış, inkârın da bir iman olduğunu anlayamamıştır. Eski Yunanlıların inandıkları tanrı, tanrıça ve kahramanların hayat ve maceralarından bahseden Mitoloji'yi okurken, insanoğlunun, kendini yaratan Tanrısını, arama ve bulma hususunda yüzyıllar boyunca ne hayaller kurduğunu, ne gayretler sarfettiğini göreceğiz. (Tanıtım Bülteninden)
Yazar:
Şefik Can
Şefik Can
Tahmini Okuma Süresi: 15 sa. 59 dk.Sayfa Sayısı: 564Basım Tarihi: Ekim 2011İlk Yayın Tarihi: 1994Yayınevi: Ötüken Neşriyat
ISBN: 9789754378580Ülke: TürkiyeDil: TürkçeFormat: Karton kapak
Reklam

Kitap İstatistikleri

Kitabın okur profili

Kadın% 58.2
Erkek% 41.8
0-12 Yaş
13-17 Yaş
18-24 Yaş
25-34 Yaş
35-44 Yaş
45-54 Yaş
55-64 Yaş
65+ Yaş

Yazar Hakkında

Şefik Can
Şefik CanYazar · 5 kitap
Hayatı Sertarîk Mesnevî-hân Şefik Can, Erzurum’un Tebricek köyünde 1910 yılında hayata gözlerini açtı. Babası, Erzurum’da müderrislik yapan Tevfîk Efendi; annesi ise Gülşen Hanım’dır. Şefik Can çok küçük yaşlarda Birinci Dünya savaşına ve Kurtuluş savaşına tanık olmuş, ayrıca savaşların getirmiş olduğu sıkıntı ve ıstıraplarla büyümüştür. 1914 yılında başlayan Birinci Dünya Savaşını tüm dehşetiyle yakından yaşayan bir çocuk olan Şefik Can, boşalan tüfek fişeklerinin mukavva kutusundan, kendisine okul çantası yaparak 1916 yılında, Sivas’ın Yıldızeli ilçesinde ilkokula başladı. Osmanlının son dönemlerinde, “Padişahım çok yaşa” diye başladığı ilkokulu, 1922 yılında “Kemal Paşa çok yaşa“ coşkusuyla bitirdi. Büyük “bir imparatorluğun hazîn çöküşünü, köklü bir kültürün yok oluşunu, yeni kurulan Cumhuriyetimizin doğum sancılarını birebir yaşayarak; yakın tarihimizin çok önemli bir tanığı oldu. İlkokulu bitirdikten sonra babasının arzusu üzerine, askerî okul imtihanlarına girdi. Bu imtihanı başarıyla kazanarak, 1923-24 öğretim yılında Tokat Askerî Ortaokuluna başladı, çok zor şartlar altında eğitimini tamamladıktan sonra Kuleli Askerî Lisesi’ni ve Harp Okulunu bitirdi. 1932 senesinde Haydarpaşa Askerî Veteriner Okulu’nda Ayniyat Muhasibi olarak göreve başladı. Dönemin popüler dergilerinden “Yeni Adam, Türk Sanatı, Bilgi Yurdu” gibi tanınmış kültür ve edebiyat dergilerine hikâye ve makaleler yazan Şefik Can, 1934 yılındaYeni Adam dergisinin açmış olduğu hikâye yarışmasına “Deli İsa” adlı hikâyeyle katılarak bu yarışmadan ödül aldı. Milli Savunma Bakanlığı’nın müsaade etmesi ile İstanbul Üniversitesi’nde imtihan vererek öğretmen oldu, Tâhir Olgun’un rehberliğinde stajını tamamladı. 1965’de emekli oluncaya kadar çeşitli okullarda Türkçe ve Edebiyat öğretmenliği yaptı. Tâhir Olgun’dan aldığı feyz ve muhabbetle Mevlânâ ve onun öğretisine büyük hayranlık duymuş; ömrünü Mevlânâ’ya ve onun eserlerini anlamaya, anlatmaya adamıştır. Tâhir Olgun’dan almış olduğu “Mesnevî-hânlık” icâzetiyle yapmış olduğu mesnevî derslerini son nefesine kadar devam ettirmiştir. Mevlânâ ve eserleri üzerine yapmış olduğu çalışmalarından dolayı 2001 yılında yüksek hizmet ödülü almıştır. 23 Ocak 2005 yılında vefât etmiştir. Şefik Can’ın na’şı Konya’daki Üçler Mezarlığı’na defnedilmiştir. Edebî hayatı Şefik Can, çağının sosyal sıkıntısı ve insanların ihtiyaçları üzerine Mevlânâ ve eserlerine yönelmiştir. Hazırlamış olduğu eserleri gönlündeki ilahî aşkla harmanlayarak; ifâdenin en basit, en berrak, en sanatsal şekliyle herkesin anlayabileceği ölçüde edebî bir üslupla hazırlamıştır. Çalışmalarında hassas bir mizaç, köklü bir kültür, sağlam bir dil, çok derin edebiyat ve tarih bilgisi, tasavvuf anlayışı ve dîvân edebiyatı hâkimiyeti göze çarpmaktadır. Kendisi maddeden çok ma’nâya önem vermiş, şöhretten ve gösterişten uzak durmuştur. Hayatının son demlerinde bile çalışmayı hiç bırakmayan, kendisini ilim ve irfâna adayan bir gönül adamıdır.Mevlânâ’yı anlamak için harcadığı ömrünü ve kendini bir hiç olarak tanımlamıştır. Şefik Can, anlatmanın yanı sıra Mevlânâ öğretisini hayatına en iyi şekilde geçiren engin şahsiyetlerdendir.Mevlânâ’ya gönül verişini "On bin ciltlik bir kütüphane kurdum. Bu arada Eski Yunan ve Latin edebiyatına gönül vermiştim. Hatta bir de Klasik Yunan Mitolojisi kitabı yazdım. Bütün bunları anlatmaktaki maksadım, Mevlânâ’ya körü körüne bağlanmadım; bütün dünya edebiyatını okudum araştırdım, hepsinin üzerinde çalıştım. Sonunda bütün bunların hepsi Mevlânâ’nın eserlerinin yanında bana çok boş ve lüzumsuz geldi.”sözleriyle açıklar. Kendisi yine kültürün, şiirin, dini, îmânı, mezhebi olmaz diyerek hiçbir şekilde düşünce ayrımı yapmamıştır. Arapça ve Farsça’yı küçük yaşta babasından öğrenmiş; üstüne İngilizce ve Fransızca’yı da öğrenen Şefik Can, bununla da kalmayıp tavan arasında kendi kendine öğrendiği Rusça’ya gramer yazmıştır. Bu eser henüz yayımlanmamıştır. Eğitiminin ilk safhasını babası Tevfik Efendi’den almıştır. Babası daha çocukluk yaşlarında Şefik Can’a Şeyh Sadi’den, Hâfız’dan beyitler ezberletmiş. Hayatında önemli bir yere sahip olan Tâhir Olgun’u da ilk kez babasından duymuş, daha sonraki dönemlerde ise eğitiminin önemli bir kısmını Tâhir Olgun’la tamamlamıştır.