Falih Rıfkı Atay bu kitabında Mustafa Kemal’in yakın çevresini kast ederek: “Bizde büyük makamlara sokulmak veya o şahsiyetlerin yanında tutunmak için, onları vehme düşürecek jurnaller tertip ederler yahut bütün hadiseleri makamdakilerin hoşuna gidecek şekle sokarak anlatırlar.
Bunların birincilerine ‘hafiye’ ikincilerine ‘dalkavuk’ denir.” Diyor.
Atay’ın bu kitabını okuduğunuzda Mustafa Kemal’in yakın çevresinin tamamen bu “jurnalci hafiyeler ve dalkavuklardan” oluştuğunu açıkça görebiliyorsunuz.
İşgal altında ve başta eğitim, sağlık, iktisadi, askeri olmak üzere, her alanda çökmüş, çağın çok gerisinde kalmış bir toplumu kurtarmak için her şeyini ortaya koyan bir kahramanın, rakısız sofraya oturmaması, halkın dini, dili, kıyafeti ile uğraşması, sürekli bir suikast paranoyası yaşaması, meydanlarda sürekli darağaçlarında sallanıp duran idamlıkların olması, bir tezat gibi görünse de inkâr götürmez bir gerçek olarak çıkıyor karşımıza.
Ve ezeli hastalığımız olan tek adamlık, diktatörlük, gösteriş düşkünlüğü, ben yaptım oldu zihniyeti ve etrafına jurnalci şaklabanlardan bir set oluşturma konularında, Mustafa Kemal’in haleflerine iyi bir model olduğu, Atay’ın anlatımında açıkça görülmektedir.
Falih Rıfkı Atay’ın Mustafa Kemal’e düzdüğü abartılı methiyeleri okuyunca, her devirde çoğu insanın Zeus’suz yapamadığı, bu yönüyle de günümüzde iktidara yamanmış “gazeteci” kılıklı hokkabazlara ve toplumun büyük bir kesimine üstatlık vazifesi yaptığı görülüyor.