Zola'nın yirmi yılda tamamladığı, yirmi kitaplık Rougon- Macquartlar dizisinin dokuzuncu kitabıdır Nana. Bir seri eserin bir bölümü olduğu için diğer kitaplarla bağlantılı gibi düşünülmemelidir. Çünkü serideki her bir eser, diğerini okuma mecburiyetine dayanmaz. Serinin her bir kitabı yazarın yarattığı yepyeni bir karakter etrafında döner.
Bu kitabın kahramanı Nana, Paris aristokrasisi ve kentsoylularının ipliğini pazara çıkaran bir fahişedir. Paris sosyetesinin tanınmış simaları - bankacılar, politikacılar, yazarlar, gazeteciler, sahne sanatçıları...- Nana'nın tek bir tatlı sözüne kendilerini uçurumdan atarlar.
Kapalı kapılar ardında her türlü ahlaksızlığı yaşayan kibar sınıfın iğrençlikleri ortaya döker bu sokak kızı.
Zola, Nana'yı yazabilmek için bir bilim insanı ciddiyetiyle sokak yosmalarının hayatını gözlemlemiştir. Eserinde insan duasındaki tüm çirkinliği gözler önüne serer.
Magazin kişiliklerinin rezillikleri pek ilgimi çeken bir konu olmadığı için Nana'dan çok da keyif almadım. Germinal'den sonra bu kitap oldukça yavan geldi. Yine de bir sınıfın sahtekarlığını açık seçik ortaya koyması, Nana karakterinin gücü hatırına okunabilecek bir eser.