Çiçek yetiştiren insanlar arasında,-farkında olmadan- yalnızca birbirlerinin anlayabileceği ortak bir lisan oluşur.Ya da evinde hayvan besleyenlerin. Evli olanların ya da çocuğu olanların, bekarların hatta çocukların.Eğitimcilerin, esnafın, doktorların mesela.Şiir yazanların da bir lisanı vardır,şiirin yoktur ama.Hürdür.
Kendim de kendimi bildim bileli yazdığımdan mıdır bilmem,en çok da hürriyetine saygı gösteririm Onun.Ama argoyu ama küfrü ama kötü sözü hiç yakıştıramam şiire. Birisi revaniye tuz atmış gibi gelir,köfteye pekmez katmış gibi,ilk baskısı bir asır önce yapılmış bir kitabı,biri gidip bir milyoncuda satmış gibi.Öyle yakıştıramam.
Metin ELOĞLU'nun şiirlerini okurken işte bu yüzden, yazımından ziyade argo üslubu yüzünden küskündü bir tarafım şiirine ama;hayata, paraya,düzene gelince ağız dolusu söven adam,aşka gelince öyle bir incelikle işliyor ki şiirin nakışını, dayanamayıp seviyorsunuz.
"Kıvancım sensin,ergem sensin,bilgim sen
Kuşandıkça beni ben eden kılık
Barışla hürlükle sevdayla gelen
O cayılması ayıp mutluluk..."
Hırçın kalemi dik başı,sözcük alemi yaşama telaşıyla ELOĞLU, garipliklerin şairi.Okumalı.