Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
Operadaki Hayalet
Gaston LerouxOperadaki Hayalet Yorumları ve İncelemeleri
Operadaki Hayalet yorumları ve incelemelerini, Operadaki Hayalet kitabı hakkındaki okur görüşlerini , Operadaki Hayalet puanlarını 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.Puan
7.910 üzerinden
Klasik metinleri okumak, imgesel dünyamızı zenginleştiren, edebî zevkimizi yükselten, iyi ki okudum dedirten harika bir yolculuk…Kitabın bende bıraktıkları çok yeniyken bu etkileyici eser ile ilgili birkaç kelam edeyim.
Fransız gazeteci yazar Gaston Leroux, Operadaki Hayalet için şöyle demiş:
“Operadaki Hayalet gerçektir benim için yeterli kanıtları vardır ama kalanı ikna edici bir kurgudan ibarettir. Hayalet canlı bir insandır ama gerçek bir hayalet gibi görünür ya da davranır yani bir gölge gibidir ve bu gölge korkutucu ama aynı zamanda da inandıcı bir öyküyle bütünleşir.”
Sıra dışı bir yaşamı olan Gaston Leroux; operada dolaşan, avizeleri deviren, büyülü zarflar bırakan hatta aşık olan hayaletin gerçek olduğunu söylüyor. Annesinin bile görmeye tahammül edemediği çirkin hayaletin güzel Christine’e aşkı, okura bir başka klasik eser Notre Dame'ın Kamburu’nu hatırlatıyor. Bu romantik eserde, platonik aşkın trajediye dönüşü yer alıyor. Zavallı mutsuz hayaletin tek isteği sıradan biri olmak. O kadar çirkin bir yüzü olmasaydı belki de kaderi çok daha farklı olacaktı, diye düşünmeden edemiyor okur.
Yirminci yüzyılın başlarında ortaya çıkan eser
sinemaya ve birçok müzikale konu olmuş, ünü günümüze kadar ulaşmıştır.
Okurken, filmini de izleme isteği uyandırıyor. Yazar hakkında ve kitaptaki olayla ilgili ufak bir araştırma yapılırsa daha keyifli hale gelebilecek bir kitap.
Hep merak ettiğim bir hikayeydi, okumaya üşeniyordum nedense. Sonunda dinledim. Sonu itibariyle oldukça şaşırtıcıydı, böyle bür son beklemiyordum. Sıktığı bazı yerler oldu, Fransızca isimler zorladı. Ama genel olarak şaşırtıcı bir hikayeydi.
Erdem Akakçe favori seslendirmenlerimden birisi olduğu için, hangi kitapları seslendirmiş diye bakarken denk geldim bu kitaba. Birden içimde bu kitaba karşı bir çekim oluştu ve hemen dinlemeye başladım.
Kitaba başlarken konusunu filan bildiğimden dolayı kafamda "sanırım şöyle şöyle olur" diye bir kurgu oluşmuştu (Güzel ve Çirkin'deki
“Operadaki Hayalet vardı.”
Günlerden bir gün, Paris Opera Binası akıl sağlığı sorgulatan büyük bir dedikoduyla çalkalandı. Başta delirme belirtisi olarak değerlendirilen ve alay konusu olmaktan öteye gidemeyen hayalet dedikodusu; peşi sıra gerçekleşen cinayetler ve paranormal olaylarla pekiştiğinde, binada hizmetli pek çok kişiyi etkisi altına almış, aynı hengâmenin bir parçası haline getirmişti.
Çirkinliğini, sesindeki o eşsiz tını, o büyüleyici tanrısallık ile sıkıca örten “Müzik Meleği” ile arasındaki iletişim ip gibi mental sağlığına dolanan opera sanatçısı Christine; ona ve aşkına sahip çıkmak için çocuksu çabalarıyla olay örgüsü sarmalına daha da dolanan Raoul ve sığınak faresi İranlı’nın sürükleyici maceralarını takip ederken kafanıza dev bir avize yememeye dikkat edin! Kim bilir, belki de Erik sizi de izliyordur.
Lütfen rüşvetinizi çaktırmadan Madam Giry’nin cebine iliştirin.
Raoul’ün tüm bu çaresiz çırpınışlarına karşın asla pes etmeyip aşkının peşinden adeta sürünmesinin -hem de elinde bir silahla, nasıl tutacağından bile şüpheli- yanında, Erik’in kendi kadar çirkin aşk anlayışı ve bir kadını yaşamından alıkoymasını güzelleyenler de kalbimi yüz parçaya bölmüştür, kınıyorum. Yine de sonsözü okuduğumda yaşadığı zorluklar dolayısıyla az bir sempati kırıntısı besliyor oldum, bu vesileyle Erik’in zamanında İstanbul’da bir padişahın hizmetine girdiği ilginç bilgisini de iliştirmiş olayım buraya.
Ayrıca şu linkten müzikaline ulaşabilirsiniz: netflix.com/title/70224562?...
İyi okumalar, iyi seyirler! ฅ^•ﻌ•^ฅ
Edgar Allan Poe ve Sir Arthur Conan Doyle hayranı Leroux'nun gazetecilik ve eleştirmenlik kimlikleriyle edindiği bilgi birikimini kullanarak yarattığı Operadaki Hayalet romanı, popüler kültürde devasa bir yer edinmiş meşhur müzikaliyle simgeleşmiş gotik bir romans. Leroux'nun inanılmaz şekilde müdaheleci üslubuyla; bir yazı dizisi okumuş hissi
Lisede bir sınıf arkadaşımın elinde görmüştüm bu kitabı ilk. O zamanlar ilgimi de çekmemişti. Şimdi seneler sonra alan okumalarımdan bunalıp çıktığım bir yolculukta karşıma tekrar çıktı. Bu sefer ne olduğunu merak edip kitabın dünyasını ziyaret ettim. Açıkçası bu eseri okumak bana çok iyi geldi.
Buna yol açan sunduğu aşkın naif yapısı mı yoksa sonunda tatmin edici bulduğum bir sona ulaşmam mı bilmiyorum.
*Spoiler içerir*
Sadece Erik karakterinin sonuna üzüldüm. Bir yandan da karakterin istediği şeylere ulaşmak için yaptıklarını düşününce fazlasıyla iyimser bir son okumuşuz diye düşünüyorum. Erik için daha iyi bir son olsa mı derken bir yandan da zaten en iyisi buydu gibi geliyor.
Kitabın sonlarına doğru Erik'in işkence odasında yaşanan şeyler ise koca kitapta bana en gözümde canlanmayan yerler oldu. Sanki bu biraz genel anlamda akıcı bu eserdeki akışı sonlara doğru yaralamış gibi.
Müthiş, adeta bir ziyafet. Gotik edebiyatın yapı taşlarından biri olan bu eseri mutlaka okuyun. Okumakla bırakmayın, ne yapıp edip online olarak bile olsa sahnelenişini izleyin.
(İnternet sadece İnstagram'a story atıp, makyaj videosu izlemek için kullanılmıyor herhalde)
Kurgu, anlatım, dramatizasyon gerçekten yazıldığı çağın çok ötesinde.
Bilmeyenler için kitapla ilgili kısa bir bilgilendirme yapmak isterim:
"Maskemin ardında gizlenen bu aşkı yalnızca sen görebilirsin...
Paris Opera Binası'nın mahzeninde, yüzü tanınmayacak derecede ürkütücü olduğu için insanlara görünmeden bir hayalet gibi yaşayan müzik dehası Opera Hayaleti, korodaki Christine'e gizlice müzik dersleri vererek onun ünlü bir soprano olmasını sağlar ve zaman geçtikçe ona büyük bir sevgiyle bağlanır. Fakat ona sahip olmak isteyen tek erkek kendisi değildir. Bu gizemli Hayalet'in genç kıza duyduğu tutkulu aşk bir süre sonra kendisini içten içe yakan bir kıskançlığa ve takıntıya dönüşmeye başladığında ise, Christine'i tehlikeli ve karanlık bir sonun başlangıcına adım adım yaklaştırır.
Gaston Leroux'un klasikler arasında yerini almış, beyaz perdeye ve pek çok müzikale de uyarlanan ölümsüz eseri Operadaki Hayalet, tutkunun sıra dışı bir trajediye dönüşümünün hikâyesi…"
(Tanıtım Bülteninden)
Operadaki Hayalet, beni sadece bir aşk hikayesi olarak değil, devasa bir opera binası ve onun karmaşık dünyası ile dolu bir labirentin içinde kaybolmaya davet eden bir başyapıt olarak etkiledi. Olayların geliştiği opera binasının devasa ve karmaşık planına bir de hayaletin aldatmacalarının eklenmesi, kitabın sakin bir kafayla okunmasını gerektiriyor. Yoksa okur da bu opera binasında kolayca kaybolabilir :) Ben kitabı okurken müzikal ve film versiyonlarında kitapta anlatılan bu devasa yapıyı izleyiciye nasıl gösterdiklerini düşünmeden duramadım. Bu uyarlamaların opera binasının o atmosferini nasıl yansıttığını keşfetmek ise benim için ayrıca ilginç oldu.
Kitabı okurken o atmosferi hissetmenize yardımcı olacak, müzikalin o ünlü şarkısı için: open.spotify.com/intl-tr/track/4...
Ne Hayaletmiş Ama :)
Herkese Merhabalar,
Uzun uzun zamandır merak ettiğim ve listemde olan Operadaki Hayalet kitabını bu sene okumak nasip oldu. Hani bittiğinde ne umdum ama ne buldum oldu benim için. Ben daha destansı bir aşk hikayesi beklerken yavan tatsız bir metinle karşılaştım. Tamam kitap güzel ve rahat okunuyor, dili sade ama o kadar...
Öncelikle kitapta hiç
360 syf.
7/10 puan verdi
Operadaki Hayalet - Gaston Leroux
Operadaki Hayaleti duymayan herhalde yoktur. Benim ismini bildiğim ama konusu hakkında bilgimin olmadığı bir kitaptı. ithaki yayınlarının kapağı da hoşuma gidince okumak istedim.
Eserimiz, Fransız edebiyatının en önemli gotik eserlerinden. Korku denilen bazı yerler dışında pekte korku olmayan bir tür bence. Dili bana aşırı ağır geldi açıkçası. Okurken baya zorlandım ama sonlara doğru alışınca birazda heyecanlanınca aktı gitti.
Operadaki Hayalet uzun zamandır okumak istediğim ve konusunu çok merak ettiğim bir kitaptı. Kitap bölüm bölüm yazılmış ve her bir bölümde hikayenin farklı bir kısmı ele alınıyor. Öncelikle kitap için genel olarak şöyle bir fikrimi izah etmem gerekirse; asıl hikayeyi çok beğendim, müthiş bir trajedi bence ama yazarın anlatımını hiç beğenmedim. Gereksiz uzatmaları beni hikayeden zaman zaman kopardı, sıkılmama sebep oldu. Açıkçası kitabı bitirdiğimde keşke bu hikayeyi Shakespeare yazsaydı demeden geçemedim. Yazarın gerçek olduğunu ileri sürdüğü bu olayların her bir kısmının çok ilginç, heyecan verici, merak uyandırıcı ve hüzünlü olduğunu düşünürken; bir yandan da yazarın, zaten karışık olan olay örgüsüne kattığı ağırlık ile hikayeyi sıkıcı hale getirdiğini düşünüyorum. Bu arada kitabı bitirdikten sonra Paris Opera Binasını görmek, gezmek çok istedim. Loca beşe gidip, içinde bulunan kolona elimle vurmak ve içinden gerçekten de o boş, tok sesin gelip gelmeyeceğini duymak çok istedim. Bir gün denemek umuduyla..iyi okumalar dilerim...
Kitap ile The Phantom Of The Opera - Prague Cello Quartet dinlemenizi tavsiye ederim.