Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ötgen Künler

Abdullah Kadiri

Ötgen Künler Hakkında

Ötgen Künler konusu, istatistikler, fiyatları ve daha fazlası burada.

Hakkında

"Ötgen Künler" Türk Dünyası edebiyatında çok özel bir yer tutar. Türkistan romancılığının çıkış noktası olmasının dışında tam anlamıyla "ulusal kitap" özelliği kazanır. Roman yasaklanır, tüm nüshaları yok edilir, romanı bulunduranlar ise Sibirya'ya sürgüne gönderilir. Ama yine de gizli gizli çoğaltılır ve evlerde okunur. Baskıların en yoğun olduğu dönemlerde ise ezberlenir ve bu şekilde dilden dile dolaşır. (Tanıtım Bülteninden)
Çevirmen:
D. Ahsen Batur
D. Ahsen Batur
Tahmini Okuma Süresi: 12 sa. 42 dk.Sayfa Sayısı: 448Basım Tarihi: 2014İlk Yayın Tarihi: 1987Yayınevi: İleri Yayınları
ISBN: 9786055452803Ülke: TürkiyeDil: TürkçeFormat: Karton kapak
Reklam

Kitap İstatistikleri

Kitabın okur profili

Kadın% 69.7
Erkek% 30.3
0-12 Yaş
13-17 Yaş
18-24 Yaş
25-34 Yaş
35-44 Yaş
45-54 Yaş
55-64 Yaş
65+ Yaş

Yazar Hakkında

Abdullah Kadiri
Abdullah KadiriYazar · 2 kitap
(Taşkent, 1894 -1938) 20. yüzyıl Özbek milli edebiyatının kurucularından birisi de Abdullah Kâdirî'dir. 1894 yılında Taşkent şehrinde doğdu. İlk okuma-yazmayı mahalle mektebinde öğrendi. Kendisinin hâl tercümesinde yazdığına göre, fakir bir çiftçi ailesinin çocuğu olduğu için eski mektepte tam bir eğitim görememiş ve bir zenginin yanına hizmetkâr olarak verilmiştir. Hizmet ettiği efendisi, Rusça okuma-yazma bilen birisine ihtiyacı olduğu için Abdullah Kâdirî'yi Rus-Tüzem mektebine vermiştir. 1907- 1915 yılları arasında Türkistanlı tüccarların yanında kâtip olarak çalıştı. Bu arada devamlı oku yarak kendisini yetiştirdi. 1913 yılında çıkmaya başlayan Sadâ-yı Türkistan, Semerkand, Ayna gibi Türkistan'da neşredilen gazete ve dergileri oku yucu olarak yakından takip etti ve bir süre sonra kendisi de bu yayın organlarında çeşitli konularla ilgili yazılar kaleme almaya başladı. Mahmudhoca Behbûdî'nin 1913 yılında yayımlanan Pederküş piyesinden etkilenerek kendisi de 1915 yılında Baht sız Küyav piyesini yazdı. 1914 yılında Ahvâlimiz, Milletimge ve Toy gibi şiirleri yayımlandı. 1915- 1916 yıllarında Cüvanbaz ve Ulakda adlı hikâyeleri basıldı. Hâl tercümesinde verdiği bilgiye göre, 1917-1924 yılları arasında çeşitli Sovyet idarelerinde, gazete ve dergilerde çalıştı. Onun bu dev rede bilhassa Muştum dergisindeki faaliyeti ve hiciv eserleri önemlidir. 1925-1926 yıllarında, Moskova'daki Edebiyat Enstitüsü'nde okudu, devamlı eser yazmakla meşgul oldu. Abdullah Kâdirî, Otken Künler adlı meşhur romanını da bu dönemde, 1925-1926 yıllarında üç bölüm halinde yayımladı. 1928 yılında, diğer meşhur romanı olan Mehrabdan Cayan yayımlandı. Her iki roman da kısa süre içersinde büyük şöhret kazandı. 1930'lu yıllarda bu romanlar tekrar yayımlandı. Ancak bu romanlar şöhretini artırdıkça Sovyet sistemi, yazarını bazen meslektaşlarının yardımlarıyla, bazen de başka yollarla sorgu ve işkencelere alarak yasaklar getirmeye ve tehdit etmeye başladı. Mahkeme karşısına çıkarılarak hapis cezasına çarptırıldı. Bu durum karşısında Kâdirî, mecburen Sovyet tarafına "geçmeye başladı" ve Sovyet ideologlarının direktiflerine uyarak bazı eserler de yazdı. Köyde sosyalizmin ve Sovyet sisteminin yarattığı yeni değerler hakkında veya Sovyet tenkitçilerinin "din ve reaksiyoner din adamlarının ipliğini pazara çıkarıcı" şeklinde değerlendirdikleri hicvî hikâyeleri bunlardandır. 1920'lerde yazdığı Cesaret Ayb Emes adlı makalesi, Kelvek Mahzumnın Hatıra Defterinden ve Taşpolat Tecen Nime Deydi gibi hicviyeleri ve 1934 yılında basılan Âbid Ketman adlı uzun hikayesi de aynı şekilde "ısmarlama" olarak değerlendirilen eserleridir. Bu eserler, muhteva bakımından "ısmarlama" olsa bile dil mükemmeliyeti ve sanat değeri yönünden önemlidir. Kâdirî, yukarıda zikredilen iki romanını, 1920-1926 yılları arasında, yani nispeten serbest bir ortamda yazmıştır. Sonraki yıllarda devamlı surette askı altında yaşadı. Nihayet 31 Aralık 1937 tarihinde tutuklanarak hapse alındı ve "halk düşmanı" ilân edildi. Bir yıl kadar devam eden sorgulama ve işkencelerden sonra belli bir suçu olmadığı hâlde 4 Ekim 1938 günü akşamı gizlice Taşkent dışına çıkarılarak kendisi gibi birçok milli aydınla birlikte kurşuna dizildi. 1956 yılında Komünist Partisinin 20. Kurultayında, 1930'larda suçsuz oldukları halde öldürülenlerin aklanması yolunda bir karar alındı. Bu karardan sonra Kâdirî'nin eserleri yeniden yayımlandı. Önce Otken Künler romanı kısmen değiştirilerek 1958 yılında yayımlandı. Daha sonra Mehrabdan Cayan ve Âbid Ketman neşredildi. Hikayeleri ve hicviyeleri de Kiçik Eserler (1969) ve Gırvanlik Mallavay (1987) adlı eserlerde yeniden basıldı. Romanları, 1992 yılında, ilk orijinal baskıları dikkate alınarak tekrar yayımlandı. Otken Künler romanı, daha sonra Türkiye Türkçesine aktarılarak Türkiye'de de yayımlandı. Abdullah Kâdirî'nin hayatı ve sanatı hakkında çok eser yazılmıştır. Aybek, İzzet Sultan ve Metyakub Koşcanov'un eserleri, Kâdirî hakkındaki hatıraları ihtiva etmektedir. 1990'larda çıkan Abdulla Kâdiriy Zamandaşları Hâtırasıda adlı kitap, oğlu Habibullah Kâdirî'nin yazdığı Atam Hakıda adlı eser ve Nebican Bâkî'nin devlet arşivindeki belgelere dayanarak hazırladığı Katlnâme adlı kitap, Kâdirî hakkında önemli kaynak eserler olarak değerlendirilebilir. Bugün Kamalan mezarlığında sembolik bir kabri bulunan Kâdirî'nin yaşadığı evi de müze hâline getirilmiştir. Adı, çeşitli enstitü, yayın evi ve sokaklara verilmiştir. 1990 yılında, Kâdirî adına devlet ödülü ihdas edilmiş ve 1991 yılında, Ali Şîr Nevâî devlet ödülü, Abdullah Kâdirî'ye verilmiştir. 1994 yılında, doğumunun yüzüncü yıldönümü dolayısıyla törenler düzenlenen Kâdirî hakkında bir film hazırlanmış, eserleri yedi cilt hâlinde yayımlanmış ve bazı eserleri senaryolaştırılarak filme çekilmiştir. Yazarın Otken Künler romanı, 19. Yüzyıl ortalarında Türkistan'da yaşanan hayatı ve bilhassa Hokand Hanı Hudayarhan dönemini hikâye etmektedir. Özbek millî aydınını temsil eden Atabek'in hayatını, aşkını ve çektiği sıkıntılarını sanatkârane bir şekilde anlatan eser, roman kahramanının sevgilisi Kümüş'ün ölümü ve Türkistan'ın Ruslar tarafından işgaliyle sona ermektedir. Mehrabdan Cayan romanında da Hokand hanlığındaki saray ve toplum hayatı, Enver ile Rânâ'nın aşkları çevresinde cereyan eden olaylar zinciri hâlinde hikâye edilmektedir.