Uzun bir aradan sonra bu modern mitolojinin Türkçe çevirisine ulaşabilmenin mutluluğunu ve Ayberk Erkay'ın başarılı çevirisiyle okumanın keyfini yaşadım. Çok önemli sürrealist metinlerden biri olmasının yanında Louis Aragon'un değerli felsefi dokunuşlarıyla benzersiz bir eserle karşılaştım. Bu kitabın ismini ilk Walter Benjamin hakkında bir incelemede rast gelmiştim ve alıntılardan çok etkilenmiştim.(Hatta çevirmen bir arkadaşıma neden böyle kitapların çevirisi yapılmıyor diye yakınmıştım - teşekkürler Ayberk Erkay). Walter Benjamin, Theodor Adorno'ya yazdığı mektubunda Paris Köylüsü hakkında şöyle bahsediyordu; "Geceleri, yatağa uzandığımda, iki üç sayfadan fazla okuyamıyorum çünkü kalbim o kadar hızlı çarpmaya başlıyor ki kitabı bırakmak zorunda kalıyorum. Ne müthiş bir uyarı!"
Kitabın düzeni diğer kitaplardan çok farklı olduğundan dolayı içeriğinden bahsetmeyeceğim, sadece "sürrealizm!" demekle yetiniyorum. Kitabın sonuna dair yazar kendi sözleriyle ele veriyor; "Hoşunuza gitmeye başlayan bu kitabı asla bitirmeyeceğim. Hayal etmek zorunda kalacaksınız bu Sibirya'yı, demiryolunun geçtiği Crimée sokağına komşu Ural'ı. Kapıları, girişleri, çıkışları, şiirleri, siz beylik mekanların müdavimlere uzak olan şiirleri, oysa bana... inanmazsınız ki bana."
Yazmaz kahramanlarımdan biri Louis Aragon'un başyapıtı, ileri yaşlarımda tekrar tekrar okuyacağım kitaplar arasında olacak.