En Eski Popular Science Türkiye - Sayı 20 Sözleri ve Alıntıları
En Eski Popular Science Türkiye - Sayı 20 sözleri ve alıntılarını, en eski Popular Science Türkiye - Sayı 20 kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Eğitimde asıl olan; Bilgi’nin hesabını soran sınavlar yapmak
değil, Bilgi’nin öğrenciler tarafından ne şekilde kullanıldığını
ölçebilen sistemler geliştirmek olmalı.
Antarktika’daki yuvaları yeterince soğuk
değilmiş gibi, imparator penguenleri
vücutlarının dış kısmının çevrenin en az 5
derece altına düşmesine izin veriyor. Yeni
tarihli bir makale gösteriyor ki bu durum
penguenlerin sıcak kalmasına yardımcı
oluyor. Tüylerin dış katmanı ısıyı havaya
yaydığında, çevresinden daha soğuk
hale geliyor, böylece ısı geri dönüyor. Bu
döngü, tüylerin altındaki sıcaklığı sabit,
pengueni ise hayatta tutuyor
Hazır
bahçe
Yeniden kullanılabilen
UrbMat, çiçeği
burnunda
bahçıvanların bütün
dertlerine deva oluyor.
Bitkileri doğrudan
sulamak ve atık suyu
hatırı sayılır oranda
azaltmak için kendi
sulama tüplerine
sahip. Kalın kumaş
dokusu yabani otların
büyümesini engelliyor
ve bitkileri en iyi
şekilde büyümeleri
için birbirinden uzak
tutuyor. Önceden
gübrelenmiş “tohum
topları” içinde havuç,
ıspanak, çeşitli otlar
ve pazı otu bulunan
23 çeşide sahip.
KÖPEKLER
KORKUYU
SEZEBİLİR Mİ?
Evet, hem de çeşitli şekillerde.
Köpekler, beden dili okumak konusunda
oldukça duyarlıdır. Aslında tüm köpekler,
gri kurtların soyundan geliyor. Tıpkı ataları gibi sürü halinde avlanma ve hiyerarşik
bir yapıda yer alma eğilimleri var. Evcil
köpekler bile eğilimlerini bu içgüdülerle
belirliyor.
BİR İNSANIN OKSİJEN
İHTİYACINI KARŞILAMAK İÇİN
KAÇ AĞAÇ GEREKLİ ?
7
Ağaçlar, güneş ışığından aldıkları
enerjiyi oksijene çevirdiklerinde,
karbondioksitten glikoz ve su üretmiş oluyorlar. Tüm diğer bitkiler
gibi, ağaçlar da bu glikozu parçalayarak metabolizmaları için gereken enerjiyi sağlıyorlar. Tabii bu işlem
için, ürettikleri
Neden unutuyoruz?
Nasıl
unutmayalım ki?
Duyularımız öyle hassas çalışıyor ki beynimiz kendisine
iletilen tüm verileri kayda geçiremiyor. Öncelikle bu verilerin
çoğunu elemek ve gerekli gördüklerini kaydetmek zorunda.
Örneğin, gözlerimiz saniyede ortalama beş kere farklı açı-
lardan tarama yapıyor. Her seferinde elde edilen görüntüler
beyne aktarılıyor. Beyindeki görsel sistem bu bilgileri işlerken
birçoğunu gereksiz bulup, tabiri caizse fırlatıp atıyor. Bu sayede ihtiyacımız olan önemli bilgileri hızla işlemiş oluyoruz.
Eğer duyusal alıcılarımızla iletilen tüm veriler işleniyor ve
hafızaya kaydediliyor olsaydı, dakikada yüzlerce imajı detaylarıyla hatırlamak için onu bir hayli zorlamış olurduk. Böyle
bir durumda aşırı bilgi yüklemesi gerçekleşir ve gördüğümüz
şeyleri anlayamaz duruma geliriz. Aslında asıl sorun ne
kadar verinin işlendiği, ne kadarının atıldığı da değil. Asıl
ihtiyacımız olan şey, gerekli olduğunda, önceden kaydetmiş
olduğumuz bu bilgileri geri çağırabilmek. Yani hatırlayabilmek. Bu noktada “koşullanmış unutma” adı verilen durum
devreye giriyor. Hafıza söz konusu olduğunda, öncelik her
zaman en çok önem verdiğimiz durumlarda. Örneğin acı
veya korku dolu bir hatırayı hatırlamak istemiyorsak, onu
unutmaya koşullanıyoruz. Ancak hatırlayamadığımız bu durumun tüm detayları aslında hala beynimizin gizli bölgelerinde
yaşamaya devam ediyor
EVREN SONSUZ İSE
NASIL GENİŞLİYOR ?
KISA YANIT Bu gerçekten harika bir soru.
Ama kısa bir yanıtı yok.
Öncelikle evrenin sonsuz olduğundan emin değiliz.
Teknolojimiz ne kadar gelişirse gelişsin, her zaman
sadece sınırlı bir kısmını görebiliyor olacağız. Dolayı-
sıyla sınırları var mı, bilinmiyor. Ancak evren sonsuz
değilse bile, sınırları olduğu anlamına gelmez. İşte
bu kısmını anlamak ve anlatmak çok da kolay değil.
Örneğin bazı fizikçilerin önerdiği şekliyle; evrenin
yapısı bir simit gibi, ortasında boşluk olan üç boyutlu bir halkaya benziyorsa kesinlikle sonsuz değildir.
Ama madde ve enerjinin sürekli olarak akıyor olmasından dolayı sınırları da yoktur.
Şimdilik evrenin şekilsel yapısından emin değiliz.
Dolayısıyla sonsuz olduğunu söyleyemiyoruz. Öyle
olduğundan emin olsaydık bile, genişlemesi mümkün olurdu. Hatta bu genişleme, genleşme olarak
tarif edilebilir. Kısaca özetleyecek olursak; evrenin
bazı bölgelerinin genleşme ile genişliyormuş gibi
algılanması, bütünün sonsuzluğuna daha fazla alan
eklemez. Yani sonsuz olması ve aynı zamanda genişliyor gibi görünmesi de olasılıklar dahilinde.
SON DUYDUĞUMUZ ŞARKININ
ZİHNİMİZDE SÜREKLİ
DÖNMESİNE SEBEP OLAN NEDİR?
Bilişsel kasınma
Radyoda duyduğumuz son şarkının zihnimizde dönüp durması bazen günümüzü şenlendirse bile, eziyete dönüştüğü
zamanlar da yok değildir. Özellikle de o son duyduğumuz
şarkı müzik zevkimizle çelişiyorsa… Uzmanlar bu duruma
“bilişsel kaşınma”