Tanrı Konuşur sözleri ve alıntılarını, Tanrı Konuşur kitap alıntılarını, Tanrı Konuşur en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Son Söz
Tanrı her yerdedir ve herşeyi YAPAR.
Tanrı bizim içimizdedir ve herşeyi BİLİR
Tanrı bizsizdir ve herşeyi GÖRÜR
Tanrı bizim ötemizdedir ve herşeyDİR.
Yanlızca Tanrı VARDlR.
Tanrı'nın, Kendini bulmak için insanda kaybolması ve insanın Tanrı'da kaybolduğu anda, Tanrı'nın Kendi Gerçek'ini ebedi ve ezeli ve sonsuz varlık olarak idrak etmesi, ilahi yazgının ironisidir.
TANRI anlatılamaz, hakkında tartışılamaz, teorisi yapılamaz, müzakere edilemez veya anlaşılamaz. Tanrı yalnızca yaşanabilir.
Bununla beraber, entellektüel insan zihninin çırpınmalarını tatmin etmek için burada söylenen herşey ve Tanrı hakkında yapılan açıklamaların hala bir çok eksiği vardır, çok daha fazla açıklama gereklidir çünkü HAKİKAT şudur ki Gerçek idrak edilmeli ve Tanrı'nın ilahiyatı elde edilmeli ve yaşanmalıdır.
Sonsuz, ebedi ve ezeli Gerçek'i anlamak Yaratılış'ın İllüzyon'undaki bireysel varlıkların AMACI değildir çünkü Gerçek asla anlaşılamaz; bilinçli deneyim ile idrak edilmelidir.
Bu nedenle AMAÇ, Gerçek'i idrak etmek ve insan formunda "Ben Tanrı'yım" haline ulaşmaktır.
Tanrı, fena'nın ilk aşamasındaki orijinal mutlak boşluk haline "geçtikten" sonra kendi sonsuz "Ben Tanrı'yım" halini fena'nın ikinci aşamasında idrak ettiğinden, bu fena (yani fena fi'llah) amaç haline gelir ve öyledir de.
Bu amaca ulaşılması, ruhsal bilgi ile başlayıp tüm bilinç seviyelerini geçtikten sonra Tanrı katına çıkma ile sona eren İlk İlahi Yolculuk'un sonu anlamını taşır.
fenanın ikinci aşaması insanın Tanrı haline gelmesi demek olan Tanrı katına çıkmadır. İnsan şimdi Tanrı'dır ve Tanrı'nın bilgisini, Tanrı'nın gücünü ve Tanrı'nın mutluluğunu deneyimler; her ne kadar bu amaç ise de bu daha henüz "Mükemmellik" değildir. İlk ilahi yolculuk olan, fenanın ikinci aşamasında ya da fena fi'llah da insan Tanrı'ya nüfus etmiştir ve dolayısıyla Tanrı olmuştur ancak henüz Tanrı'nın hayatına nüfus etmemiştir. İlk ilahi yolculuk sonunda insan kendisinin Tanrı olduğunu ve sadece "Ben Tanrıy'ım" halini sonsuz güç, bilgi ve mutluluk deneyimleriyle birlikte tecrübe ettiğini idrak eder ve sonsuz saadet halinin tadını çıkarır.
İlk ilahi yolculuk sonunda Amaç'a ulaşıldıktan sonra nadiren de olsa, Tanrı halindeki Tanrı insan olarak sonsuz saadeti bırakıp, "Ben Tanrı'yım" süper-bilincinden normal bilinç düzeyine inebilir ve beka halini deneyimlemeye başlar böylece ilahi yolculuğun ikinci aşamasına girer.
Sufi terimlerinde "beka", "ikamet etme" anlamındadır.
Sufilere göre İnsanoğlunu etkileyen beş tip bilgi vardır:
İlki maddesel refahı elde etmekle sınırlı dünya bilgisidir.
İkincisi genellikle sahip olanlar tarafından rakiplerini mantık ve delil silahları ile alt etmek için isteyenler tarafından kullanılan şeriat bilgisidir. Bu bilgi yaygın dışsal ilahiyattandır.
Üçüncü bilgi tipi ruhsal Yol ile ilgilidir ve ciddi içsel disiplin kazanmış, toplumda dışsal olanlardan kaçınmış kişilerde bulunur. Bu bilgide ego hala sürmektedir ve iyi ve kötü bilinci ruha hala sıkı sıkıya tutunmuştur. Filozof ve düşünürlerin bilgisi ikinci ve üçüncü tip bilginin sınır çizgisi üzerindedir.
Dördüncü tıp bilgi Tanrı-Öz bilgisidir(hakikat). Bu bilgiye erişen kişi sahte egonun en ufak bir lekesini taşımaz ve ikiliğin tüm izleri yok olur.
Bilginin beşinci tipi, Meher Baba'nın açıklamalarına göre, Tanrı'nın ve evrenin tam bir bilgisi olan gerçek ruhsal bilgidir - hakikatin marifeti. Bu Resul (Avatar) ve Kutb (Sadguru)'nun sahip olduğu Mükemmelliyet'in bilgisidir.
Altıncı seviye mental-bilinçli insan ruhu mental alemi duyguların tam bilinci yoluyla deneyimler ve dolayısıyla hiçbir düşüncesi yoktur ancak Tanrı ile devamlı yüzyüze olduğu ve O'nu her yerde ve herşeyin içinde gördüğü duygusunun bilincindedir. O Tanrı'yı devam olarak "görür" ancak kendisini Tanrı içinde, Tanrı olarak göremez. Bu nedenle Tanrı'yı görme hislerini kendinin Tanrı'yla özdeşleşmesi yönünden bağdaştıramaz; bu nedenle yüzyüze "gördüğü" Tanrı ile birlik için arzu duyar, hisseder, acı çeker. Bu Zihnin ikinci -duygu- kesimiyle özdeşleşme, nihai olarak Tanrı ile birleşmeye götüren ilahi aşkın baskın özelliğidir.
Madde alemde madde duyular hayatı ile yoğun bir mücadelenin ardından, ruhun bilinci, madde beden ve onun madde ortamına odaklanıp kalmaktan ziyade ruhun Öz'üne doğru çekilmeye başlar. Birçok doğum ve ölümün ardından madde-bilinçli insan ruhu sonunda kaçınılmaz biçimde, nihai olarak onu insan formunda Tanrı-idrakine götürecek sürece taşınacaktır.
İnsanın günlük derin uyku halinin mutlak boşluk haliyle fena'nın ilk aşamasının mutlak boşluk deneyimi arasındaki tek fark -ki bu çok ciddi bir farktır, fena'da aynı mutlak boşluk tesis edilmesine rağmen bilinç artık uykuda kalmaz.Bu aşamada Tanrı'nın orijinal hali olarak, o aynı boşluk halini deneyimleyen, tamamen ve bütünüyle olgunlaşmış olan
Gelişim herhangi bir kült, cemiyet ya da organizasyon kurmak için değil; ne de yeni bir din kurmak. Vereceğim din birçoğunun ardındaki Tek'in Bilgisini öğretir. İnsanların okumasını sağlayacağım kitap, hayatın gizeminin anahtarını elinde tutan yüreğin kitabıdır. Kafa ve yüreğin mutlu bir karışımını beraberimde getireceğim. Tüm dinleri ve kültleri tekrar canlandıracağım ve onları bir ipteki tespih taneleri gibi bir araya getireceğim.
Ruhsal olarak gelişmiş bir ruhun gelişinin önemi doğaüstü yaptıklarından değil, doğal kanunlar çerçevesinde olmasından ve yaptıklarından kaynaklanır. Böyle biri, inanılmazlığın marifetleriyle hayran bırakmak için, bir tür ululanacak şovmen olarak gelmez. Bu insanlığı, temel hayat şablonunu etkileyip, kendi başarılarını ölçecek bir kıstas vermek, aynı zamanda herhangi bir insanın bu tür bir hayat yoluna erişme yeteneğini tekrar doğrulamak yerine kısa bir süre için şaşkınlık içerisinde bırakır.
Yaratıcı olma fiilini, yaratılan herşeyin esirgenmesi takip eder ve yaratıcı ister istemez aynı anda esirgeyen rolünü de oynamalıdır. Aynı zamanda, esirgeyen olma fiilinde, esirgenen herşeyin yıkımı da beklenir. Bu nedenle, herşey bilerek ya da kazara esirgenir ve bu nedenle kaçınılmaz yıkımı tahmin ederek, esirgeyen yaratılan ve esirgenen herşeyin geleceğini, şimdiki zamanda tesis eder.
Tanrı orijinal ilahi rüya halinde bu üç rolü Yaratan, Esirgeyen ve Yokeden'i aynı anda ebediyyen oynar.
İnsanoğlunun ölümü ve doğumu arasındaki aşikar boşluk madde-bilinçli ruhun, tamamen gelişmiş sübtil ve mental bedenlerinin işbirliğiyle, henüz bırakılan insan-formu tarafından bir araya getirilen karşıt izlenimlerin baskın emsallerinin deneyimlendiği o devredir. Ölüm ile doğum arasında aşikar bu boşluktaki ruhun hali genellikle cehennem veya cennet diye anılır ve şimdi tümüyle bilinçli olan bu bilinçli ruhun bilincinin aralıklı olarak insan-formu ile bağdaşma ve ayrışma sürecine "Tekrardoğum (Reeakarnasyon) Süreci" denir.
Eğer ruh tarafından deneyimlendiği gibi ve şimdi yalnızca sübtil ve mentalle bağdaşık olan karşıtların izlenimlerinin baskın emsalleri (erdem ve ahlaksızlık, iyi ve kötü, erkek ve dişi vb.) erdem ve iyilik ise (yani karşıt izlenimlerin pozitif yönleri) o zaman ruhun cennette olduğu söylenir. Eğer ahlaksızlık ve kötülük ise (yani karşıt izlenimlerin negatif yönleri) o zaman ruhun cehennemde olduğu söylenir.
Cennet ve cehennem ruhun, maddi insan bedeni ya da formunu bıraktığında, karşıt izlenimlerinin her iki baskın tarafını da deneyimleyen bilincinin yoğun deneyim hallerinden başka birşey değildir. Ruhun kendisi, genellikle inanıldığı gibi, cennet ya da cehenneme gitmez çünkü ebediyyen sonsuz ve ebediyyen Ruh-Ötesi'nin içindedir. İzlenimleri deneyimleyen ruhun bilincidir.