Kapitalizmin geçmişten günümüze hiç değişmeden hatta görünmeyen kırbacını bedenlerimiz ve ruhlarımıza vurduğu, bizleri nasıl köreltip, köleleştirdiğini kısa ve öz bir biçimde anlatıyor. Uzun zamandır merak ettiğim ve çok kısa sürede beni köleliğimle bir kez daha sert bir şekilde karşı karşıya getirdi. O dönenim köleleri bugünün modern köleleri oldu. O dönemde tembelliği bir ayrıcalık sanan burjuvazi bugün katbe kat daha zengin oldu. Hak arayan işçiler o dönemde de bu dönemde de çanak yalayıcı sahte aydınlarla kandırıldı. Bizlere şükretmek bahşedilirken çok yüce burjuvaziye zenginlik bahşedildi ve kutsallaşarak, köleliğimiz kutsandı. Nazım'ın da bir şiirinde dediği gibi "aslanı kafese alıştırmak için onu yavruyken tutup içeri atarlar... Bizi, kırk yaşında kafese koysalar, üçüncü gün yerimize alışırız." Dediği gibi yüz yıllar öncesinden köleliği kabullenmiş insanlar olarak mücadele etmeye korkan, mücadele edene de düşman olan toplum haline gelmişiz ne yazık. Bu kitapla birlikte gerçeklerle yüzleşmek bir kez daha topluma acıma ve öfkeyi doğurdu bende.
Tembellik hakkından bahsederken yan gelip yatmak değil burda anlatılmak istenen. 12 saat, 14 saat insanlık dışı koşullarda çalışan işçilere kendilerine zaman ayırabilecekleri dinlenme zamanı istemekten bahsediliyor. Ne kadar da temel bir istek için yüzyıllardır mücadele ediyor işçi sınıfı. Umarım bir gün işçi tulumu giyer umut.