Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Tiyatro için Küçük Organon

Bertolt Brecht

Tiyatro için Küçük Organon Gönderileri

Tiyatro için Küçük Organon kitaplarını, Tiyatro için Küçük Organon sözleri ve alıntılarını, Tiyatro için Küçük Organon yazarlarını, Tiyatro için Küçük Organon yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
114 syf.
9/10 puan verdi
Bretch
Bretch'in tiyatro için fikirlerini anlatan harika bir kitap. Öncelikle eseri okuyanların konuda biraz tecrübe sahibi olması lazım ki canlı bir şekilde eseri takip edebilsin. Özellikle oyun sahnelenmesine yönelik görüşlerinin büyük kısmını bugün dahi en ufak bir şey denemez. Bazılarıysa tabii ki döneme göre güncellenmektedir zorunda ama çok küçük bir kısmı. Son olarak tiyatro eğitimine gönül vermiş, düzenli olarak oyun çıkaran yada bu işe kafa yoranlar için faydalı bir eser. Ben mi eseri nereden buldum, bit pazarı saģolsun.. :)
Tiyatro için Küçük Organon
Tiyatro için Küçük OrganonBertolt Brecht · Mitos Boyut Yayınları · 199333 okunma
“Kimse kendisini insanların üzerinde göremeyeceğinden, birbirleriyle savaşmakta olan sınıfların üzerinde de göremez. Toplum savaşan sınıflara bölünmüş kaldıkça, ortak bir sözcüye sahip olamaz. Bu durumda sanat için "tarafsızlık", yalnızca "egemen" taraftan yana olmak anlamını taşıyabilmektedir.”
Sayfa 79 - Mitos-Boyut Yayınları
Reklam
DÜNYA SANAT GÜNÜ KUTLU OLSUN!
Francis Bacon der ki: "Sanat, tabiata iIave ediImiş insandır." ☀ Geçmişten bugüne, ifadenin en düşsel biçimi sanat. Benim nefes alma, kendini dinleme ve kendini var etme yerim oldu her zaman. Sanata dair ne okusam, ne öğrensem ve yeteneklerim izin verdiğince ne üretsem az geliyor. Sanatla ilgili bitmez bir açlık, sonsuz bir merak içindeyim. Ve biliyorum ki ucundan kıyısından bile olsa hayatına sanatın değdiği kim varsa, artık o kişi için çok şey değişmiştir. ☀ Dünya Sanat Günü kutlu olsun.
Sanat Nedir?
Sanat Nedir?
Sanat
Sanat
Sanatın Öyküsü
Sanatın Öyküsü
Sanat 101
Sanat 101
Umberto Arte ile Sanat
Umberto Arte ile Sanat
Theo'ya Mektuplar
Theo'ya Mektuplar
Tiyatro Tarihi
Tiyatro Tarihi
Tiyatro Benim Hayatım
Tiyatro Benim Hayatım
Tiyatro için Küçük Organon
Tiyatro için Küçük Organon
Tiyatro Yönetiminin Çalışması
Tiyatro Yönetiminin Çalışması
Tiyatronun İlkeleri
Tiyatronun İlkeleri
Tiyatrocu
Tiyatrocu
Resim Sanatının Öyküsü
Resim Sanatının Öyküsü
Resim Sanatı
Resim Sanatı
Resim Sanatının Tarihi
Resim Sanatının Tarihi
Heykel Sanatı
Heykel Sanatı
Barok Resim ve Heykel Sanatı
Barok Resim ve Heykel Sanatı
Üreticiliği eğlencenin ana kaynağı yapan bir tiyatro, konu olarak da üreticiliği seçmek zorundadır. Özelilkle insanın insanı her yerde kendini üretme, başka deyişle geçimini sağlama, eğlenme ve eğlendirme konusunda engellendiği günümüzde, bu çabaları çok daha yoğun bir tempoyla sürdürmek gerekir. Tiyatro, gerçeğe ilişkin etkili betimlemeler yapabilmek ve yaratma hakkına sahip olabilmek için kendini gerçeğe adamalıdır.
İnsanlar bir zamanlar önceden kestirilemeyen doğa afetlerinin karşısında ne durumda idiyseler, bugün de kendi girişimlerinin karşısında öyle duruyorlar. Bir egemenliğe dönüştürdüğü yükselişini bilime borçlu olan, bu dönüştürmeyi bilimin yararlarını tekeline alarak gerçekleştiren burjuva, bilimsel bakış açısının kendi girişimlerine çevrilmesi durumunda egemenliğinin son bulacağını iyi biliyor. Bu nedenle insan toplumunu konu alan ve temelleri yaklaşık yüz yıl önce atılan yeni bilim, yönetilenlerle yönetenler arasındaki savaştan doğdu. O zamandan bu yana derinliklerde, yaşamlarının öğeleri büyük üretim olan yeni işçi sınıfında, belli bir bilimsel ruh gelişti: Oradan bakıldığında, büyük yıkımlar egemen sınıfın girişimleri sayılıyor.
Tiyatromuzun insanların birlikte yaşamlarına ilişkin betimlemelerle sağlayabileceği daha dolaysız bir oyalanmayı, daha kapsamlı ve etkili bir eğlenceyi aradığımızda, kendimizi bilimsel bir çağın çocukları olarak düşünmek zorundayız. İnsanlar olarak birlikte 'yaşayışımız -yani: Yaşamımız-, yepyeni bir kapsamda olmak üzere, bilimlerce yönlendirilmekte
Reklam
Eski eserlere görece olarak yeni bir yöntemle, özdeşleşme yöntemiyle yaklaşıyoruz; ama eski eserler özdeşleşmeyi fazla besleyemiyor. Böylece aldığımız zevk, büyük ölçüde, bizden öncekilere onca açık olmuş kaynaklardan başka kaynaklardan besleniyor. O zaman işin eksik kalan yönünü dil güzellikleriyle, öykünün geliştirilmesindeki incelikle, bağımsız'tasanmlar üretmemizi olanaklı kılan bölümlerle, kısacası eski eserler açısından ikinci derecede sayılan öğelerle tamamlıyoruz. Bunlar ise öyküde sapmaları gizleyen yazınsal ve teatral araçlardan başka bir şey değil. Tiyatrolarımız bu öyküleri, dahası, büyük Shakespeare’inkiler gibi, hiçte o kadar eski sayılmayacak öyküleri, hâlâ açık ve seçik anlatabilme, yani olayların birbirine eklenişini inandırıcı kılma yeteneğinden veya isteğinden artık yoksun. Oysa öykü -burada hemen anımsadığımız gibi-, Aristoteles'e göre dramanın ruhudur. İnsanların birlikte yaşamalarına ilişkin betimlemelerin ilkelliği ve sorumsuzluğundan ötürü gittikçe artan ölçüde rahatsız olmaktayız; üstelik bu yalnızca eski eserler bakımından değil, fakat eski reçetelere göre hazırlanmış yeni eserler bakımından da söz konusu. Artık zevk alma biçimimiz, bütünüyle çağdışı olmaya yüz tuttu.
Böylesine farklı zamanlara ait betimlemelerden zevk alabilme yeteneğimizi -o güçlü çağların çocuklarının belki de hiç sahip olmadıkları bir yeteneği- göz önünde bulundurduğumuz takdirde, çağımızın kendine özgü eğlencelerini, asıl eğlenceyi henüz keşfetmediğimiz kuşkusuna kapılmamız gerekmez mi?
Buna karşılık tiyatronun sunabileceği zayıf (yalın) ve güçlü (bileşik) eğlenceler vardır. Büyük dramalarda rastlanan sonuncular doruk noktalarına, örneğin aşkta cinsel birleşmenin ulaştığı gibi ulaşırlar; bunlar daha dallı budaklı, anlatım açısından daha zengin, daha çelişkili ve sonuçlardan yana daha kalabalıktırlar.
Böylece belirtmek gerekir ki, eskilerin, Aristoteles’i izleyerek tragedya'dan bekledikleri, halkı eğlendirmekten ne daha fazlasıdır, ne de daha azıdır. Tiyatronun dinden geldiği söylendiğinde, bununla anlatılmak istenen yalnızca tiyatronun dinden çıkarak tiyatro olduğudur; tiyatro dinsel törenlerden dinsel görevi değil, ama yalnızca ve yalın biçimde bu törenlerden kaynaklanan hazzı almıştır. Aristoteles'in katharsis'ine, yani korku ve acıma aracılığıyla ya da korku ve acımadan arınmaya gelince, bu, yalnızca eğlendirici olmakla kalmayıp, doğrudan eğlence amacıyla gerçekleştirilen bir arınmadır. Tiyatro-dan bundan fazlasını istemek ya da bundan fazlası için tiyatroya izin vermek, ancak insanın kendi amacmı ucuzlatır.
Reklam
"TARAFSIZLIK ve SANAT..."
- “Kimse kendisini insanların üzerinde göremeyeceğinden, birbirleriyle savaşmakta olan sınıfların üzerinde de göremez. Toplum savaşan sınıflara bölünmüş kaldıkça, ortak bir sözcüye sahip olamaz. Bu durumda sanat için "tarafsızlık", yalnızca "egemen" taraftan yana olmak anlamını taşıyabilmektedir...”
Sayfa 79
"BARBARLIK ve SANAT..."
- “Zamanının toplumunu ayakta tutan bazı ilkelere karşı günah işlemiş olan Ödipus, cezasını bulur; bunu eleştirilmeleri olanaksız tanrılar sağlarlar… Shakespeare’in yalnız kahramanları (…) kendi kendilerini yıkıma sürüklerler; onların yıkımlarından ölüm değil, yaşam tiksindirici olup çıkar, yıkımın eleştirilebilmesi ise olanaksızdır. Her yer, kurban edilmiş insanlarla dolu! Barbarca eğlenceler! Biliyoruz ki barbarların da bir sanatları vardır. Gelin biz, başka bir sanat yapalım!”
Sayfa 57
"GAYEYİ UCUZLATMAK..."
- (…) “Eskilerin, Aristoteles’i izleyerek tragedyadan bekledikleri, halkı eğlendirmekten ne daha fazlasıdır, ne de daha azıdır. Tiyatronun dinden geldiği söylendiğinde, bununla anlatılmak istenen yalnızca tiyatronun dinden çıkarak tiyatro olduğudur; tiyatro dinsel törenlerden dinsel görevi değil, ama yalnızca ve yalın biçimde bu törenlerden kaynaklanan hazzı almıştır. Aristoteles’in katharsis’ine, yani korku ve acıma aracılığıyla ya da korku ve acımadan arınmaya gelince bu, yalnızca eğlendirici olmakla kalmayıp, doğrudan eğlence amacıyla gerçekleştirilen bir arınmadır. Tiyatrodan bundan fazlasını istemek ya da bundan fazlası için tiyatroya izin vermek, ancak insanın kendi amacını ucuzlatır...”
Sayfa 28