Anadolu'da Celali Isyanlannın 1603'ten 1610'a kadar süren
döneminde bir büyük göç vardır. Halk buna "büyük kaçgun
luk" demiştir. Bu dönemde çok kişi çiftlerini bozarak, köylerini
bırakarak, göçınüşlerdir. Kentlere, kasabalara göçmüşlerdir. Ka
lelere, palankalara sığınmışlardır. Ulaşılması güç, sarp, orman
lık yerlerde kurduklan yeni köylere taşınmışlardır. Doğuya, sı
nır illerine göçmüşlerdir. Genç olanlar, güçleri yerinde olanlar,
levent bölüklerine karışmışlardır.
Niye göçmüştür halk?
Devletin gücü tükenmiştir çünkü. Vergi alma yöntemi
boyuna değiştirir olmuş, yasaya, geleneğe bakmadan, reayaya,
kaldırabileceğinden fazla vergi yüklemiştir. Özellilde topraktan
alınan vergileri çeşitlendirip artırmıştır.
Dirlik erbabı, ümera, "tekllif-i şakka" suretde salmalar
toplar olmuşlardır.
Ulufeliler (Yeniçeri, acemoğlanı, sipahi, silahtar vb.), cihet
sahipleri (kadı, müderris, naip), ellerinde nakit toplanm kişi
ler, tefecilik yoluyla köylüyü borca batırmışlardır.
Para darlığı, ellerindeki toprağın yok pahasına ellerinden
çıkması sonucunu doğurmuş, "askeriler'', yerliden kudretlu
olanl, geniş çifter oluşturmuşlar, reayayı angarya çalıtır
maya başlamışlır.
Sekban, levent, suhte soyguncu bölükleri, köylerden hiç
eksik olmamış, köylünün mal, can, ırz güvencesi kalmamıştır. "Büyük kaçgunluk", Anadolu halkının tümüyle ayakta ol
duğu bir dönemdir.
1940'lardan bu yana, göç nedenleri oldukça değişmiş de ol
sa, yoğunluğu artarak süren yeni bir göç dönemini yaşıyoruz.
Göçenler, köylerin eli iş tutan genç insanlandır. Bu diri iş
gücü, önceleri kentler içine, çevresindeki sanayi koliarına ge
rekmiştir. Bir yandan köy iterken, öte yandan kent, daha çok
para, daha uygarca yaşama özlemlerini kullanarak, çekmiştir.
Ata yurdundan, baba ocağından ıralacak kadar gözüpek,
diri, atak olanlar, sular gibi yürüşler, tarizdeki kaleler,
palankalar yerine, geceondular kurmuşlardır.
Çevirmişler koca kentlerim gecekondulanyla, korun
muş, bannmışlard.
Kentlerin eski oturanın yakınmn, bu kıyılaan
doğru iri iri soluyan dev için, bir karıcanı soluğu gibi gel
mektedir artık. Türkiye'nin toplumsal gelişmesi, ekonomik sıç
raması, demokratikleşmesi, bu devin ellerindedir. Ve dev, elleri
nin bilincindedir.
Destanımız "Seyran", bu büyük olgunun çizgilerin taşıyor.
Çizgilerin daha yoğun olmayışı, salt bizim kusurumuz değil,
sıkı dönemlerin.
1972-75 arasında yazıldı. Az eklendi çok ayıklandı.
Diliyoruz ki, bu "Seyran", ''Büyük Halk Destanı"mızın bir
girişi sayılsın.
Aralık 1978
Gülten Akın