*** Körsün, sağırsın, bir ölüsün sen artık, çığlıklarımı işitmiyorsun! Sana nasıl bir cennet bağışlayacağımı anlayamadın. Cennet
benim içimdeydi, onu senin önüne serecektim. Madem beni sevemeyecekmişsin, sevmesen de olurdu, bundan ne çıkardı
ki? Her şey gönlünce, istediğin gibi kalırdı. Bana aklından geçenleri bir dostun olarak anlatırdın; gülerdik, sevinirdik,
birbirimize neşeyle bakardık... Böylece sonuna dek yaşayıp giderdik. Başkasını sevsen bile sesimi çıkarmazdım. Onunla
gezip tozardınız, ben de sokağın öbür ucundan sizi seyrederdim. Ah, her şeye razıyım, gözlerini bir kerecik açsan yeter!
Bir an için, yalnızca bir an için!
Duygusal, üzücü bazen sinir bozucu ama yazarın deyimiyle “fantastik” bir roman. 16 yaşında genç bir kız ile (Bana göre aslında bir çocuk.) 41 yaşındaki yapayalnız bir rehincinin hüzünlü hikayesi. Rehinciye yani ana karaktere o kadar kızgınım ki.. Kibirli, yalnızca kendini sevip etrafında olanları pek de umursamayan bir insan kendisi. Sonradan fikirleri değişmiş hatta hayatını değiştirecek kararı vermiş olsa bile kaybettiği bir gerçek. Birbirlerini gerçekten seviyorlar mıydı yoksa sadece gururun,kibrin ortaya çıkardığı bir takıntı mıydı? Bazı şeyler için o kadar geç kalıyoruz ki. Kaybedeceklerimizin farkına varmıyoruz bile. Bu kitap az da olsa farkına varmamızı sağlıyor.
Keyifli okumalar.