Jack London'un henüz çiçeği burnunda gencecik bir yazarken altın bulup zengin olabileceği hayaliyle gittiği Alaska'da, altın yerine edindiği gözlemlerle oluşturduğu eserdir. Uzun hikâye de sayılabilecek romanımızın baş kahramanı Buck adında tatlı mı tatlı, vahşi mi vahşi bir kurttur. Yazar, Buck'un özünü bulma ve özgür bir kurt olma serüvenini anlatırken aynı zamanda Alaska'nın adeta coğrafi ve kültürel antolojisini, resim gibi tasvirleriyle inceden inceye işler. Okurken adeta bahsedilen ormanın içinde siz de eksi altmış dereceyi hissederek ürperir, ağaçkakanların tak tak'larını işitir, kar beyazına vuran güneş ışığıyla gözlerinizin kamaştığını hissedersiniz. Lakin eserin tadımlık bir incelikte olması ve olay örgüsünde bazı kısımların özetleyerek geçilmesi karşısında kalakalabilirsiniz. Fakat bunların, eserin güzelliğinden bir şey eksiltmeyeceği kanaatindeyim. Kutupların soğuğunu güçlü tasvirlerle hissetmek, doğanın dingin ve vahşi karşıtlığı içerisinde heyecanla sürüklenmek isteyenlere tavsiye edilebilir bir kitap. İyi okumalar...