En önemli eserim, hayatımdır" diyen Fransız feminist yazar Simone de Beauvoir 1908-1986 yılları arasında yaşamıştır. Çok baskıcı ve muhafazakar bir ailede büyümüş, Sorbonne Üniversitesi'ne başlayıp Jean Paul Sartre ile tanıştıktan sonra yaşamı değişmiştir. Bir ömür boyu Sartre'ye bağlı kalıp, her seferinde "beni bu günlere getiren Sartre'dir" demekten hiç çekinmemiştir.
Kadın naiftir, narindir,ilgi ister,ailesine sevdiğine adar kendisini gerçekten seviyorsa...
Özverilidir,vefakardır,kadını anlatmayı beş harfe kimse sığdıramamış ki yazar sığdırabilsin....
Üç farklı çığlığa tanık oluyoruz kitabı okurken.
De Beauvoir, bu üç öyküde birçok çeşitli konuları ele alıyor, kendine yabancılaşma, ihanet, anne ve çocuk arasındaki ilişki, içsel ile dış imaj arasındaki karşıtlık. #yıkılmışkadın her şeye rağmen umudumuzu yitirmenemizi öğütleyen, üç farklı kadının hikâyesini anlatıyor.
Kendinden hiçbir beklentisi kalmadığında insan yaşamaya nasıl devam eder?"
(S: 59.)diyor.
Dilini netliğini sevdiğim yazarla ikinci buluşmamız, damla damla akıtarak en önmlı konuyu,bıze aktarmış..
Okuyun bence