Mükemmelik.
Özellikle Instagram'da bize oldukça dayatılan bir özellik: mükemmelik. En iyi, en popüler yerlere git; fotoğraf çek, paylaşım yap, beğeni al. En mükemmel halini sergile. Aman ha sakın kötü, mutsuz, üzgün bir halini gösterme sonra ilahlığın ortadan kalkar. Trendlere uy. Akımlara katıl. Arada takipçi, beğeni, yorum satın alabilirsin çünkü insanlar takipçisi çok olana daha çok rağbet gösterir. Ne kadar takipçi o kadar saygı. Hiç beğenmediğin ürünleri çok sevmiş gibi tanıtmayı unutma, önemli olan para. Şey bu arada mükemmel oldukça söz hakkın da artıyor; artık hiç bilmediğin, alakanın olmadığı konularda bile fikir beyan edersin takipçilerin sana bu hakkı veriyor.
YALAN!
MÜKEMMELLİK DİYE BİR ŞEY YOK!
YAPAY OLMAYI BIRAKIN!
SİZ BİR İNSANSINIZ KUKLA DEĞİL!
SOSYAL MEDYANIN KÖLESİ OLMAYIN!
Bu yakınmayı yazarken aklıma
Küçük Ağaç'ın Eğitimi'ni okuyorum. Kitapta geçen bir alıntı: "Büyükanne, anlamadığı bir şeyi sevemeyeceğini söyledi."
Hangi kitap olduğunu hiç hatırlamadığım bir başka alıntı; ancak anlamadığımız/tanımadığımız şeyleri sevdiğimiz, tanıdıkça sevgimizin azaldığını söylüyordu.
Sizce hangisi haklı?
Sevginin çok daha karmaşık bir şey olduğunu düşünüyorum. Duygular söz konusu olduğunda hissettiklerimiz net olsa dahi onu tanımlamak konusunda hala yetersiziz. Çünkü kelimelere dönen şey basitleşiyor. Bu da karmaşık olan duyguyu ifade etmemizi zorlaştırıyor. Her iki tanım da yerine göre doğru olabilir bence.
4-6 yaş grubuna cimnastik antrenörlüğü yapıyorum. Geçen sene ilk kez çalıştım ve beraber çalıştığım hocamı da öğrencilerimi de çok sevdim. Bu sene farklı bir bölgede, farklı bir hocayla çalışıyorum ve ilk günden beri sürekli geçen seneyle kıyaslıyorum her şeyi. İki hafta geçti hâlâ keşke geçen seneki öğrencilerimle çalışsam diyorum. Dün iki tanesini gördüm anneleri beni hatırladı ama kendileri hatırlamadı, yıkıldım resmen. Az önce galerimde fotoğraflarına denk geldim ve gözlerim doldu. İlk öğrencilerim diye mi bilmiyorum ama bendeki yerleri çok çok ayrı. Öğretmenlik böyle bir şey mi?
Son üç yıldır okul öncesi öğretmenliği yapıyorum. 5 yaş grubu çocuklarla çalışıyorum. Her çocuk o kadar diğerlerinden farklı ve özel ki bunu çocuklarla yaşadıkça çok daha iyi gözlemliyorum. Yaptığınız iş sizi ne kadar mutlu kılıyor ise o kadar devam etme isteği içinde oluyorsunuz. Ve evet ilkler hep özel oluyor.
Çocuklarla olmak hem çok zor hem çok güzel🥹 tek olmadığıma da sevindim, bir ara o kadar karşılaştırma yaptım ki istemeden acaba neden böyle oluyor düşüncesine girdim
Bu kitap yorumunu Instagram'daki "alintilarlayasiyorum" profilimde de okuyabilirsiniz: instagram.com/p/CtjsvceNCBL
Son zamanlarda okuduğum en iyi kitaplardan birinin incelemesine hoş geldiniz.
Aklınıza bu kitapla ilgili gelebilecek ilk soru "palyatif" kelimesinin ne anlama geldiği olurdu sanırım. Latince
Bence tamamiyle kağıt israfı olan bir kitap. Kısaca her şeyi boş vermenizi söylüyor. Herhangi bir kişisel gelişim videosu izlediğinizde kitapta anlatılanların fazlasını bile görürsünüz zaten.
Kitabı okuduktan sonra kitabın öğretisi doğrultusunda bir iş yapmaya karar verdim.
Normalde içerik, üzerimde bıraktığı etkiler ve kitaptan edineceğimiz kazanımlar üzerine teferruatlı bir değerlendirme yazarım ama bu kitap için yazmayacağım.
Normalde yapacağım bu işi yapmamaya karar veriyor ve s.tr ediyorum
Sanırım bu değerlendirme yeterli olmuştur. Kitabın sizi soktuğu ruh hali tam olarak bu
NOT:
Kitaba neden yüksek puan verdiğime gelince... Ben dolu bir kitap yazabilmek için onbinlerce sayfa okuyup, doktora düzeyindeki bilgileri gençlere nasıl daha etkili öğrenebileceğimi düşünüp kafa patlattıktan sonra sadece merak edenin ve bilenin görebileceği bir yayınevinden kitabımı çıkarma şansı buldum. Tanıtma imkanlarım ise kendi çevremle sınırlı kaldı. Bu kitabın içerisinde ise tam anlamıyla hiç bir şey yok ama küresel bir satış başarısı yakalamış.
Her sayfada bir cümlenin olduğu, cin Ali resimleri ve hiçbir değeri olmayan saçmalıklarla dolu bu kitabı satıp zengin olmak takdir edilmesi gereken bir başarıdır. Bu 10 puanı hak eder işte.