Okuduğum kitaplarda kendime benzer bir şeyler aradım, bazı şarkılarda beni anlayacak hisler aradım, kendimi notaya dökecek zamanlamaları bekledim. Bazı filmlerin içinde kendi karakterimi aradım, aradığım tek şey kendi yansımamı görmekti. Ama tüm bunlardan habersiz, varoluşumu dikizlerken çok şey yapmışım. Kendi kitabımı yazmışım, kendi şarkımı söylemişim, kendi filmimi çekmişim. Başrol oynamışım. Söylemediler, görmedim, bilmedim. Aramaya devam ettim. Yansımalar dünyasında hep bir ışık aradım. Rolünü ezberlemeden sahneye çıkan tiyatrocu gibiyim artık. Ne anlamı var artık provanın?
üzgünüm / hüzünlüyüm / el aman sakallı / huzurlu / vakarlı / bir caminin şadırvanında henüz abdest almış / yüzü serin / doksan dokuzluk firuze tesbihini çekerek ezan-ı muhammediyi bekleyen arifin / bana söyleyeceği şeyler olmalı / ya kerim / ya metin / ya rahim / ya rahman bana ver cevap üzgünüm / hüzünlüyüm / el aman bana söyle / nedir /
Sayfa 105
Reklam
Ailem çok uğraştı benim iyi bir eğitim alabilmem için. Bir sürü okula gittim. Sürekli taşınmalarımızın bir hediyesi. Önceleri okul bana iyi geldi. Öğretmenler bana ölümü unutturabiliyordu. Ama sadece birkaç yıl sürdü kürsüdekileri önemsemem. Sonra anlamamaya başladım okulu. Neden bir sınıfta toplanıp bir kişinin dediklerini dinleyip not alıyoruz,
pasif ve konformist
halkın kafasındaki felsefe, büyük filozof ve profesörlerin felsefesiyle tamamen aynı şey olmasa bile “Her insan filozoftur” Her insana özgü bu “doğal” felsefe nasıl bir şey olabilir? diye tanıdıklarınıza “sıradan” insanlara sorarsanız ; “Evet, benim de kendime göre bir tür felsefem var.” Nedir bu? Belli bir “dünya görüş” tarzı. Soruları
Sayfa 40 - canKitabı okudu
“Sizinle birlikte (trenle olmasa da olur, zararı yok; yanımda siz, yolun sonu da deniz olduktan sonra otobüse katlanabilirim) deniz kıyısına gitseydik... Otobüs tepeden bir dönemeci aşınca hemen karşımıza çıkıveren o çılgın mavilik karşısında sevinç çığlıkları atsaydık... Çıplak ayakla kumlarda, sonra denizin kıyısında yürüseydik... Küçük dalgalar ayaklarımızı bileklerimize kadar ıslatıp sonra geri çekilseydi. Kumda ille de ayak izlerimiz kalsın isterseniz o başka. O zaman denize o kadar sokulmayız. Gene de Makar Alekseyeviç, dalgalar günün birinde oralara da ulaşır ve ayak izlerimizi siler. "Sizinle Makar Alekseyeviç, sizinle... Kırk yaşına geldim, ama hayatta o kadar az şey keşfettim ki. Oysa görülecek, bilinecek neler neler var. Kitaplarda bile yazmayan şeyler... Yani sizin bile bilmediğiniz şeyler demek istiyorum. İçimde dinmeyen bir susuzluk var. Keşfetmek, hayatı, dünyayı keşfetmek, bunun için yaşamak. Ne güzel olurdu değil mi?
Sayfa 95 - Yapı Kredi Yayınları, 2.Baskı, Mart 2021Kitabı okudu
Ne güzel demişsin Angel Dayı
Angel Dayı: Adrian, -sen ki, kitaplardan birçok güzel şey öğrendin-, insan için öğrenecek bir şey kalmadığına emin misin? Adrian: -Hayır! dedi; daha öğrenecek şeyler var! Angel Dayı: -Çok güzel... Bunların arasına Angel Dayı'nın şu gerçeğini de koy: Düşünce, ölüm kadar kuvvetlidir. Ölümü yok edemez, ama onun rahatını bozabilir.
Reklam
125 öğeden 61 ile 70 arasındakiler gösteriliyor.