Bu zümreye neden SOFÎYE, adı verildi?.. Hikmeti ne ola?. Bu kısımda ondan bahsedeceğiz..
Bazıları der ki:
Onlar yün elbise giyer de ondan.. Yahut; kalblerini dünya sıkıntısından aldılar da ondan... Yahut, kalblerini Allahın Zatı'ndan gayri her sıfattan temiz ettiler de ondan...
Bazıları diyorlar ki:
- Onlar kıyamet günü yakınlık âleminin
•Alıntı değildir, Dostoyevski’nin Yeraltı’sından bilmediğim kelimelerin anlamlarını çıkarıp tek tek derleyip sizinle de paylaşmak istedim cümle içinde kullanımların bir kısmı kitaptan bir kısmı kafamdan, başlayalım• (ilk 50 “yeraltı” sayfaları)
FAAL: Çalışkan, işleyen, çalışan
Cümlesi; “Gerçekten yaşayan, faal insanlar için bol bol yeter de artar bu bilinç.
İMBİK: Damıtmak
Cümlesi; “İmbikten geçirilmiş insanlar.”
ANTİTEZ: Karşıtlık
Cümlesi; “İnsanın antitezi olarak kötülüğün, yani kuşkunun alınması”
TUMTURAK: Gösteriş, gerekli olmadığı halde gösterişli sözcük kullanımı.
Cümlesi; “Nasıl davranması gerektiğini pek tumturaklı bir dille, açık açık anlatır.”
DÜK-DÜKLÜK: Dük veya Düşes tarafından yönetilen ülke.
Cümlesi; “Bu iki düklük, tarih boyunca anlaşmazlıklar yaşadı.”
MANİK: Manik yapmak, aşırı hareketli, enerjik ve konuşkan, bipolar bozukluk.
Cümlesi; “Manik ataklar geçiriyordu.”
HERCAİ: Hiçbir şeyde kararlı olmayan, daldan dala atlayan.
Cümlesi; “Ama insanoğlu hercai gönüllü, yakışıksız bir yaratıktır.”
VODVİL: /Tiyatro terimi/ Çok hareketli ve eğlenceli bir konusu olan şarkılara da yer verilen hafif güldürü.
Cümlesi; “Sözgelimi, vodvillerde acı, ıstırap olmaz, bunu biliyorum.”
İnsan
eşref-i mahlûkattır derdi babam
bu sözün sözler içinde bir yeri vardı
ama bir eylül günü bilek damarlarımı kestiğim zaman
bu söz asıl anlamını kavradı
geçti çıvgınların, çıbanların, reklamların arasından
geçti tarih denilen tamahkâr tüccarı
kararmış rakamların yarıklarından sızarak
bu söz yüreğime kadar alçaldı
damar kesildi, kandır
2020 #SonİftarıBeklerken size biraz Açlık’tan bahsedeyim.
Öncelikle henüz bu kitabı okumamış olan varsa mutlaka okumasını tavsiye ederek, yine bu paylaşımımda spoiler olabileceği uyarısında bulunmuş olayım.
Bu kitaptan önce Martin Eden’i okumuş olmam da ayrı bir tevafuk. Zira hikâyeler birbirine çok benzer. Dahası Andreas hikâyenin sonunda
İnsan
eşref-i mahlûkattır derdi babam
bu sözün sözler içinde bir yeri vardı
ama bir eylül günü bilek damarlarımı kestiğim zaman
bu söz asıl anlamını kavradı
geçti çıvgınların, çıbanların, reklamların arasından
geçti tarih denilen tamahkâr tüccarı
kararmış rakamların yarıklarından sızarak
bu söz yüreğime kadar alçaldı
damar kesildi, kandır