Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
İçimde bir savaş yok, içimde kıyım var 🚬
"Otuzuma geldim hala kendimi bulamadım!"
diye hayıflananlar; "Ergenlik fizyolojik olarak 25, sosyo kültürel olarak 30 yaşına kadar devam ediyor. İnsan prematüre doğan, dolayısıyla geç olgunlaşan bir canlı. Ve yirmili yaşlar, en verimli çağ değil en belalı çağdır. Ruh hastalıkları, kişilik bozuklukları yirmili yaşlarda kendini gösterir, depresyon, öz yıkım ve öz kıyım davranışları sık görülür. Aklın karışık, duyguların kırılgan, dış etkilere açık olunan kritik bir dönemdir. Kariyer, ilişikiler ve finansal durum ile ilgili güvensizlik, kaygı, şüphe ve hayal kırıklığı ile tanımlı çeyrek yaş krizini de düşünürsek birey aslında otuzlarının ortasında kendine geliyor diyebiliriz."
Şule Öncü
Şule Öncü
Reklam
Aradan geçen 80 yıla rağmen ikisi de hiç unutulmadı…
Bursa cezaevinde Nâzım Hikmet, Orhan Kemal’le aynı koğuşta kalmaktadır. Koğuş masasının üzerinde Orhan Kemal’in (asıl adı ”Mehmet Raşit Öğütçü”) bir roman başlangıcını görür. Okur. Ayağında takunyalar koşarak avluya çıkar Nâzım Hikmet. Orhan Kemal’e soluk soluğa sorar, “Siz mi yazdınız bunu?” Orhan Kemal çekinerek, “Evet” der. Nâzım Hikmet büyük
İçimin denizlerinde, Hep sana vuruyor dalgalarım. Kıyım benim...
Amoresmuerte
Amoresmuerte
Bir Pazar Sabahı Yürüyüşü
Güzel bir pazar sabahı hem yürüyüş yapmak hem de biraz güneşlenmek için sokağa çıktım. Yürüyüş yaparken iki adamın tartıştığını gördüm. ''Neden tartışıyorlar, niye tartışıyorlar sanane'' diye düşünmeden ''Hey! Ne yapıyorsunuz?'' diye olaya müdahale ettim. Adamlardan birisi iri kıyım, diğeri ufak tefek Ciguli gibi bir adamdı. Ben, Ciguli gibi
içinde bulunduğumuz/yaşadığımız coğrafyada o.e. israil hükümeti tarafından filistin halkına karşı gerçekleştirilen kıyım, katliam hatta ve hatta soykırıma istinaden naçizane arada kaynamaması, unutulmaması düşüncesi ile paylaştığım iletidir. güzel vatanımızda yeni başlayan eğitim-öğretim yılı itibariyle canım yurttaşlarımız ve onların daha bir
Reklam
Önce kıyam, sonra kıyım. Sizi de bekleriz :)
yaratıkların insanlığa yaptığı kıyım
Dilgeş
Dilgeş
Yaratıkların bin yıllardan beri devam ettirdiği acılardır savaşlar Koca bedenlerin katlettiği cennet kuşları Kalabalık sofralara yeni bir sofra sermek için zulm edildi dağlara taşlara ovalara ormanlara Kendi suyunda boğdular Hasankeyf'i yetim bıraktılar Batman'ı Ve sur surlar Kendi sahiplerinin üzerine parça parça döküldü Kıyımın sıfatıdır bu yok oluşlar Sömürülüyor tarih Yok ediliyor halklar Bir kıyım Pazarlarda satılıyor ayva tüyleri belirmeyen çocuklar Ve Kadınlar çarşaflarına sarıyor ölü bedenleri
Hastaneleri s!kiyim. Keşke hiç gerek duyulmasa.
- İtalya’da 30 yıl boyunca Borjiyalar vardı. Yani savaş kıyım, cinayet… Ama Michelangelo, Leonardo ve Rönesans aynı dönemde var oldular. Oysa İsviçre’de kardeşlik, 500 yıllık demokrasi ve barış vardı. Ama ne yaratabildiler? Sadece guguklu saat! The Third Man, 1949 (Üçüncü Adam)
Reklam
"iyi halsiz" katillere adil olmak en büyük cezadır....!
Bizim laiklik gibi bir kuralımız var: Yani din ve devletin ayrılması. Bu, inanan ya da inanmayana, her şeyden önce özgür düşünme imkânı verir. Din temsilcileri siyaset üzerinde etkili olmaya çalışırsa biz buna karşı tutum alıyoruz.... Terörist köktenciler, inanmayanların yaşamına yönelik derin kayıtsızlık içindeler. Bugünün sözde dincileri
Melekler dans eder mi Güler mi köleler Ve duyar mı körler Bağırırsak avazımız çıktığınca Kitaplar mıydı yalancı Katipler mi Kralmıydı çıplak olan Ondan geriye kalanlar mı
İnsan nerde yanlış yaptığını bilir ama onunla yüzleşemez. Seni özlemekle yanlış yaptığımın farkındayım ve bununla yüzleşmenin savaşını vermek ağır geliyor. Biz çok karanlık cümlede kalan iki nokta değil miyiz zaten. Bu umut zehirli umut, gelmeyeceğini bile bile beklemek yollara küstürüyor insanı. Rüzgar kökünü sökeceği ağaca önce tatlı tatlı esermiş, o yüzden güzel güzel baktın değil mi bana? Gözlerimle aram bozuk bu aralar. Sürekli seni görme isteğine karşı koyamıyorum. Laftan anlamayan yüreğimin islah'ı mümkün değil. Yetimhanenin en izbe yerinde diz çökmüş, kimsenin oynamadığı, dışlanmış bir çocuk gibi buruk yüreğim senden uzakta. Bu müebbet sevdanın tahliyesinden ümidimi keseli çok oldu. Belli ki senden af çıkmayacak bana. Geceleri herkesin uyuduğu saatlerde bisikletime binip turluyorum gökyüzünde. Hiçbirine değmeden birer birer geçiyorum asteroitleri. Uzun zamandır uğramıyordum ay’a. Dün biraz soluklandım orada. Yine seni andım, seni anlattım ona. Dengesi şaştı, yörüngesinden kaydı. Dolunaydı. Dünyadan farkettin mi bilmiyorum rengi soluklaştı, santim santim dünyadan uzaklaştı. Ama bir ben uzaklaşamadım senden. Gezegenler kaydı, galaksi kaydı sen milim kaymadın gönlümden. Evren genişlerken, hızlıca birbirinden uzaklaşırken yıldızlar neden üzerime üzerime gelen kuyruklu yıldızımsın hala. Niçin veda edemiyorum sana. Niye hala hasretin delip geçiyor sinemi ? Bu da benim kaderimin cilvesi.. Ama seni bu kadar sevmek bana haksızlık değil mi? Göz akım, ince sızım. Neden denizine yok kıyım ? Neden sana yakınsızım..? ✍️ Murat Çağlar
824 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.