|| Hekatenin Kızları
Selamm! Ben geldimm, Hekatenin Kızları yorumumla. Kısaca bir konusundan bahsedeceğim. Erin, gotik tarzı olan ve cadılara karşı ilgisi olan bir kız. Birgün arkadaşıyla gittiği bir kafede hava almaya çıkıyor fakat iki cadıyla karşılaşıyor. Bu olaydan bir süre sonra ise eline bir mektup geliyor. Vhartlox Cadı Akademisinden...
- Sevgili kızım, küçük ; ama tatlı
bir rüyasın. Ne zaman kafamı
uykuya koysam, rüyalarımın baş
köşesindesin. Bu hengamenin
içinde kalbime sessizlik olarak
damlıyorsun. Seni sende dinlerken
kendimi buluyorum. Damladığın
yerlerden yeşeriyor, pembe çiçekler
açıyorum. İşte öyle sessiz ve anlamlı ;
seni özlemle bekliyorum. Baban...
Narya'nın Babası 💐
"Belki de sınırları aşmak, sadece mekânları ve kişileri değil, kimlikleri ve hatta geçmişi bile değiştirebilir."
Kitabı bitirip, arka kapağındakini bu yazıyı okuduğunuzda, 372 sayfalık bu sarsıcı maceranın sonunda iç içe geçmiş kurgu-yalan-gerçek-hayal-rüya keşmekeşi üzerinden yaşadığınız kafa karışıklığınız, algı karmaşasıyla dumur
- canım kızım, içimde sensiz
bir ses...O sesin loşluğu
aydınlatıyor yorulmuş içimi.
Seni sensiz duyuran bu
sesin ardında eskidi perdesi
çekilmemiş kalbim. Gelsen
de yolunu bulsa kalbim.
Gelsen de yoluna girse yüreğim."🍁
Narya'nın Babası 💐
- yıldızlarla konuşabilseydim, ilk önce seninle konuşurdum. İçimdeki karanlığa dizdiğin merdivenlerin arasına çiçekler yeşerdi. Biliyorum, gelen esinti senden haber taşıyor, tenimde geziyor. Seni özledim, seni özledim."🍁
"Sevgili kızım, eğer gözyaşı dökeceksen,aşk için dök,hüzün için dök,mutluluk için dök,barış için dök,sevgi için dök ama asla yukarıda bahsettiğim gibi kişisel çıkarın için dökme."
"Birkaç dize"
Siyah beyaz olsa da hayat
heyacanlıydık,
Kandil'de,Paskalya'da,Hamursuz'da,
Sonra ayırdılar bizi birbirimizden,
İnsafsızca ve düşman ederek....
"Mücadelede ruhunu yitirme..."
Bak bu sözümü sakın unutma:
"Kadere razı olmak,Tanrı'nın bize verdiği mücadele ruhunu inkar etmektir."
Bu yüzden sakın mücadele ruhunu yitirme.
Sivrihisar yolunda en büyük köy Mülk'tü. Anadolu'da böyle bir köyün bulunduğunu aklımdan geçirmezdim. Bağları, bahçeleri, iki üç katlı taş yapıları vardı. Bu sefer orası dinamitle yıkılmıştı. Kadınlar yıkıntılar arasında, hasta çocuklarla dolaşıyorlardı. Bazıları da tarlalardaki yatmış ekinlerin arasından bir şeyler çıkarıp çocuklarının karınlarını doyurmaya çalışıyorlardı. Yunanlılar en fazla burasını yakıp yıkmışlar, yaşama araçlarını ortadan kaldırmışlardı. Ne kimsenin başında bir dam, ne hayvan, ne yiyecek kalmıştı. Kerem Dede'nin karısı Fatma Nine ile konuştum.
—Ah, evlâdım, dedi. Ne oturup da yazı yazıyorsun. Boğazları kesilmiş bir halk için yazı neye yarar? Bu köyün üç bin sığır ve koyunu vardı. Şimdi yaralı kocamla kızıma yedirecek yumurta bile bulamıyorum. Bir tek tavuk kalmadı. Tuz bile yok. Yaprakları, otları kaynatıp yerken insan içine bir parça tuz koyabilse
Sayfa 255 - İSTİKLÂL SAVAŞI HATIRALARI, Can Sanat Yayınları, 6. Basım Mayıs 2011, [ISBN: 9789-975-07-0891-6]Kitabı okudu
-Buyrun baş komserim, beni çağırtmışsınız.
-Evet. Az önce bir ihbar geldi, anarşistler bir eylem yapmayı düşünüyorlarmış yakın bir zamanda. Önlemleri arttırmak için çağırdım sizi. İzinler iptal edildi ve devriyeler iki katına çıkarıldı. Devriyelerin kordinasyonuyla sizin ilgilenmenizi istiyorum.
-Baş üstüne komserim. Ne gerekiyorsa yapılacak.
İyi bir kitabın az okunması beni her zaman üzmüştür.Bu kitap da onlardan biri.1913'lü yıllara göre yazarın hayal gücü ve zekası takdire şayan, hayran kaldım.Konunun başlangıç şekli, kurduğu şehir düzeni ve verilmeye çalışılan hakikatler.Kitapta anlatılan şehir düzeni bana; İslamiyet'in istediği yaşam şeklini ve Sezai Karakoç'un
Diriliş Neslinin Amentüsü'ndeki Diriliş Sitesini hatırlattı.
Hayal edin herkes işini hakkıyla yapıyor, kimse birbirini incitmiyor; herhangi bir görevliden yardım istediğinizde yorgunluktan bezmiş bir şekilde asık suratla değilde güle oynaya size yardımcı oluyor.Her şey son teknoloji ama bunu hep yararlı işlerde, insanlara faydalı bir şekilde kullanıyorlar ve daha iyiye nasıl evrilebiliriz bunun yollarını arıyorlar.
Yazar 1913 yılında aslında bugünkü bir çok şeyi hayal etmiş, belki teknoloji olarak ulaşılmış ama insanlık olarak (maalesef) aynı seviyeye ulaşamamış durumdayız.Hani bazen olur ya gelecekteki kızıma/oğluma diye mektup yazar anne-babalar.Yazarımız da hem hayalini nakşetmiş kitaba hem de bizlere mektup bırakmış gibi.Ülkenin en zor zamanlarında yazarın hissettiklerini okumak biraz içimi burktu.
En çok hoşuma giden nokta ise boş boş gezen kimse yok.Nargile salonları, kahvehaneler hak getire.Ne güzel :)
Umarım kıymeti anlaşılır da daha çok okunur.Bu kadar az okunmayı hak etmiyor.Can yayınları da katletmeden çok güzel sadeleştirmiş.Okuyun, okutun ve hatta milli eğitim liseler için tavsiye listesine alsa; gençlerimiz bir deden mektup kabul edip, daha iyiye daha güzele çalışıp, çabalasa...