Eşim hayatta mektup yazmayı sevmez ve o mektubunda aynen şunu diyor:
"Ben, Avrupa'yı hoplattım, Türkiye'yi hoplatacak gücüm var fakat o kadar yalnız hissediyorum ki kendimi" diyor. Küçük kızıma hitaben yazmış bunu. Çevrem çok kalabalık, ama ben yalnızım diyor...
“Otuz iki yaşındaydım ve bir bebek bekliyordum. Ertesi gün gazetedeki köşemde yayımlanacak yazımı yazmam gerekiyor ama olmuyor. Yazıyı bırakıyorum bir kenara.. Mutfak masasına oturup bambaşka bir şey yazıyorum. Ertesi gün arkadaşlarım Metin ve Eda Özülkü’ye okutuyorum yazdığımı. Eda göğsüne basıyor beni. Metin piyanoya oturuyor hemen. İkisi de ağlıyor. Kariyerimin en sevilen işlerinden biri olan ‘Kızıma Şiir’ albümü o akşam doğuyor…”
Yuva denen şey,bir çocuğun yaşayan tek gerçek sakini olduğu gençlik bölgesidir.Anne-babalar,kardeşler ve komşular gelip giden ve bölgedeki tek hak sahibi vatandaş olan çocuğun içinde ve etrafında akıl sır ermez tuhaf şeyler yapan hayaletlerdir.
"Sevgili kızım, eğer gözyaşı dökeceksen,aşk için dök,hüzün için dök,mutluluk için dök,barış için dök,sevgi için dök ama asla yukarıda bahsettiğim gibi kişisel çıkarın için dökme."
"Birkaç dize"
Siyah beyaz olsa da hayat
heyacanlıydık,
Kandil'de,Paskalya'da,Hamursuz'da,
Sonra ayırdılar bizi birbirimizden,
İnsafsızca ve düşman ederek....
"Mücadelede ruhunu yitirme..."
Bak bu sözümü sakın unutma:
"Kadere razı olmak,Tanrı'nın bize verdiği mücadele ruhunu inkar etmektir."
Bu yüzden sakın mücadele ruhunu yitirme.
Sivrihisar yolunda en büyük köy Mülk'tü. Anadolu'da böyle bir köyün bulunduğunu aklımdan geçirmezdim. Bağları, bahçeleri, iki üç katlı taş yapıları vardı. Bu sefer orası dinamitle yıkılmıştı. Kadınlar yıkıntılar arasında, hasta çocuklarla dolaşıyorlardı. Bazıları da tarlalardaki yatmış ekinlerin arasından bir şeyler çıkarıp çocuklarının karınlarını doyurmaya çalışıyorlardı. Yunanlılar en fazla burasını yakıp yıkmışlar, yaşama araçlarını ortadan kaldırmışlardı. Ne kimsenin başında bir dam, ne hayvan, ne yiyecek kalmıştı. Kerem Dede'nin karısı Fatma Nine ile konuştum.
—Ah, evlâdım, dedi. Ne oturup da yazı yazıyorsun. Boğazları kesilmiş bir halk için yazı neye yarar? Bu köyün üç bin sığır ve koyunu vardı. Şimdi yaralı kocamla kızıma yedirecek yumurta bile bulamıyorum. Bir tek tavuk kalmadı. Tuz bile yok. Yaprakları, otları kaynatıp yerken insan içine bir parça tuz koyabilse
Sayfa 255 - İSTİKLÂL SAVAŞI HATIRALARI, Can Sanat Yayınları, 6. Basım Mayıs 2011, [ISBN: 9789-975-07-0891-6]Kitabı okudu
- Mektubumu attım abla.
- Ne zaman?
- Biraz önce attım ama gitmedi.
- Nereye attın?
- Abime attım.
- Nasıl yani?
- Bayağı attım, rüzgarla önce gidiyordu sonra yere düştü.
Ev halkı balkonda gülerek bana baktı.
Ablam:
- Böyle mi attın diyerek karnını tuta tuta güldü.
Babam:
- Gülmeyin kızıma, gel ben sana anlatayım ( mektup nasıl atılır :)
- Bak yavrum mektup öyle atılmaz.
- Ya nasıl ?
- Postane diye bir yer var benim çalıştığım daire gibi düşün. Orada çalışan posta görevlisi amcalar var. Biz mektubu oraya götürünce onlarda o mektupları şehirlere göre ayırıp kutulara koyuyorlar, sonrada o şehirlere giden posta arabalarına yüklüyorlar. Giden mektuplar üzerindeki adreslere göre postacı amcalar tarafından kişilere ulaştırılır.
Hayret dolu gözlerle babama baktım.
Akdeniz'in gidişinden sonra kızımla ilgili fotoğraf, belge, mektup ve anıları bir araya topladığım bir dosya açmıştım. Ona bir süre mektuplar yazmış, bizi ansızın bırakıp gittikten sonra neler yaşadığımızı anlatmaya çalışmıştım. Bazısı kısa, bazısı uzun mektuplar. Suskunluğa yazgılı oldukları için sahibine ulaşmayan, boşluğa konuştuğum, kalbimden söküp çıkardığım boşuna sözcüklerle dolu satırlar. Yazarken avunuyordum çünkü onu yanımda hissediyordum. Kızıma seslenir göründüğüm ama aslında aklımı korumaya çabalarken içimin sızısını kendime döktüğüm günlüklerdi bunlar.
KIRMIZI GÜRGENLER
O sabah Sherlock Holmes Daily Telegraph’ın küçük ilânlarını okuduktan sonra:
—Sanat sanat içindir prensibini kabul etmiş olanlar, basit, önemsiz şeylerden zevk alırlar dedi. Bu
hakikati kavradığınıza şüphem yok Watson. Benim büyük rol oynadığım heyecanlı davaları bir tarafa
bırakıp, basit ve ehemmiyetsiz sayılacak hadiseleri