Dionysos ayinleri ve bu mezhebin cinsel taşkınlıkla ilişkisi, Roma ve Akdeniz’in başka yerlerinde yeni bir şey değildi. Atina’daki Dionysos şenliklerinde içkinin su gibi aktığı, edepsizlikte sınır tanınmadığı herkesin malumuydu. Mısır’da tanrı, elli beş metreyi bulan altın falluslar taşıyan geçit alaylarıyla şereflendirilirdi
şarabın tanrısıydı, bitkilere can özünü veren bir tanrı (bağların tanrısı olarak da geçer)Kitabı okuyor
PROMETHEUS
Ah keşke yerin altına atsaydı beni
Ölülerin ülkesi Hades’ten de aşağı
Tartaros’un inilmez derinliklerine.
Orada bağlasaydı beni
Çözülmez bağlarla.
Hiçbir tanrı, hiçbir varlık
Görmeseydi beni,
Görüp de sevinmeseydi,
Oysa şimdi,
Zavallı bir oyuncağıyım rüzgârların.
Sevine sevine görecek düşmanlarım
Çektiğim işkenceyi.
İsminden de anlaşılacağı bu eseri, benzerlerinden farklı kılan en önemli özelliği, kitapta çokça resim, şekil yer alması. TÜBİTAK'ın eseri olduğu için, kalitesi, çizgisi ve dizgisi de çok hoş olmuş.
Kitapta Eski Yunan'ı tanıyoruz, öykülerini dinliyoruz, sembol ve anıt şekilleriyle de görsel olarak doyuyoruz. Ben çok beğendim.
“Yüce gökler, tez kanatlı yeller,
Irmakların akıp giden suları,
Denizlerin kıvrım kıvrım sonsuz gülüşleri!
Toprak, varlıkların anası.
Ve sen, Güneş, her şeyi gören koca toparlak!
Sesleniyorum size, gelin görün
Bir tanrıya neler çektiriyor tanrılar!”