Eskiden kibrit yokmuş. Ateş sönünce, ateş küreği ile komşuya gidilir, bir parça ateş alınırmış. Ateş almak için komşuya geçen kadınlar, kürekteki ateş sönmesin diye oturup çene çalamazlar ve acele ederlermiş. “Ateş almaya mı geldin” deyimi burdan gelir.
Olmayacak şeyler hakkında, inanılmayacak sözler karşısında yahut abartılmış yalanlar hakkında bir alay ifadesi olarak "Yok devenin başı!.." deriz. Hikâye güya, Hoca Nasrettin'in çocukluğunda geçmiş:
Nasrettin'in dul annesi ince eğirip sıkı sardığı ipleri oğluna verir, götürüp pazarda uygun fiyata satarak, geçimlerini temin
Efsaneye göre, Nuh'un torunları gökyüzüne tırmanmak için birçok kattan meydana gelen ve son katı tapınak olarak düzenlenen bir kule yapmışlar. Gökyüzünü hakimiyet altına almak isteyen insanın kendini beğenmişlik ve nefsine güvenini simgeleyen bu kule hakkında Tevrat ve İncil ile Yunan mitolojisinde de değişik varyantlar vardır.
Babil Kulesi yapılırken Allahu Teala, kendisine şirk koşmak üzere yapılan bu binada çalışanların dillerini değiştirmiş (insanlığın dağılması) ve hiç kimse diğerinin dilini anlamaz olmuş. Onun için kimsenin birbirini anlamadığı konuşmalara "Muhavere-i Tebaülliye" (babillerin konuşmaları) denilir ve bu söz eskiden beri, halk arasında bir deyim olarak kullanılır. Her kafadan bir sesin çıktığı kalabalık bir mekanda meclis adabını çiğneyerek, ikişer kişinin birbiriyle lafladığı ve seslerin bir uğultuya dönüştüğü durumlar, tam da muhavere-i tevabüliye sayılır.