Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Dilbilimi-Etimoloji

Profil
Lügat Tiryakisi Mirzabeyoğlu
İştikak ilmi: Lügat bilgisi, etimoloji, kelimelerin kök bilgisi... Bu ilim, bütün ilimlerin ilk basamağını teşkil eder ve onu bilmeyen diğer ilimleri öğrenmeğe yol bulamaz; zira nasıl ki dama çıkmak isteyen birine evvelâ merdiven lâzımsa, lügat bilgisi de diğer ilimlere yükselebilmek için böyle bir vasıta durumundadır... Bir ilim faaliyeti içinde bulunmak isteyen herkes, lügat ilminin esaslarını bilmek zorundadır; demek oluyor ki, lügat ilmi, "asıl" bilgisi olmanın da ötesinde "aslın aslı" niteliğindedir.
Sayfa 26 - İBDA YayınlarıKitabı okudu
Reklam
57 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
Proto-Euphratic, Proto-Tigridic
Osman Nedim Tuna, önemli bir Türk dilbilimcisidir. Ana-Altayca teorisi konusunda önemli araştırmalar yapmıştır. Bu teoriye göre Türk, Moğol, Tunguz, Kore ve Japon dillerinin ortak bir dayanak dili bulunmaktadır. Kitapta da geçtiği üzere bu dil Altay diline tekabül etmektedir. Sümer ve Türk dilinin benzerliği, matematiksel olarak ve fonetik alfabe vurgulanarak açıklanmıştır. Buna göre kökdeş olarak 168 kelime bulunmaktadır. Sümeroloji bakımından değişimi göz önüne aldığımızda bile 10-15 kelime değişimi söz konusu olabilir. Zamana göre iki katını ele alırsak en kötü hâliyle yine 138 kelimeye denk gelir ki bu, kökdeşlik vasıtasıyla iki dil arasındaki bağlantısının reddedilemeyeceği anlamına gelir. Kitabın Türk bir dilbilimci tarafından yazılmış olmasına rağmen araştırmanın bağımsız olarak -sadece doğruyu bulmak maksadıyla- yürütülmesi çok doğru bir hamle olmuş ki Tuna, kitabın sonunda bunu vurgulamaktan geri durmamıştır. Araştırmalarıyla Türk dilinin önemine bir kere daha ışık tutmuştur. Kitaba, ''Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları'' basımı olan ''Gılgamış Destanı''nın kaynakçasında bulunması ile başlamıştım. Üzerine düşülmesi gereken önemli bir konu olduğunu düşünmekteyim.
Sümer ve Türk Dillerinin Tarihi İlgisi ile Türk Dilinin Yaşı Meselesi
Sümer ve Türk Dillerinin Tarihi İlgisi ile Türk Dilinin Yaşı MeselesiOsman Nedim Tuna · Türk Dil Kurumu Yayınları · 199748 okunma
216 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
“HATIRLA, Kelimelerin Serüveni…”
Bir etimoloji kitabı ne kadar gülümsetebilir ki? Yazar bu 2. kitabında da bunu başarmış, aralara sohbet havasında kendi yorumunu katmış, kendi düşüncelerini samimiyetle aktarmış. Okurken yüzümde tebessüm oluşurken, elime kalem alıp, ‘dur şu da güzelmiş, unutmayayım’ diye diye kendimi birçok not alırken buldum.. Gün içerisinde o kadar çok kelime kullanıyoruz ki. Hiç düşündünüz mü, seçtiğiniz kelimenin nereden geldiğini, biz onu neden öyle dediğimizi? Dil denen şey uçsuz bucaksız bir deniz gibi. Derinlerine indikçe daha çok hayrete düşürüyor insanı. Hint-Avrupa dilinden evrilip, çevirilerek başkalaşan çok fazla kelimemiz var gerçekten. Örn. Yediğimiz bir meyvenin aslında bir ülke adından alındığını, daha önce güzel bir anlamı olan bir kelimenin şu an argo olarak kullanılması, veya bunun tam tersi. Okurken hayret etmeden yapamadım.. Bir de hazır yeri gelmişken; biliyoruz ki Türk dili pek çok yabancı dillerle alışveriş içinde olmuş, Arap ve Fars etkisini derinden yaşamış. Yüzyıllar boyu belleğimize yer etmiş kelimeleri bir anda ‘bunlar yabancı’ diyerek kenara atmak elbette olmayacağı gibi, neyin ne olduğunu, nereden geldiğini, ama Türkçe alternatiflerinin de olup olmadığını bilmek durumundayız. Çünkü DİLİMİZ KİMLİĞİMİZDİR. Sıkılmadan okuyabileceğiniz bir kitap. Ben alanımda okumayı sevdiğim için beğendim. Siz de Kelimelerin Serüvenini merak ediyorsanız, bu yolculuğa mutlaka çıkmalısınız…
Hatırla
HatırlaAlp Paksoy · Ötüken Kitap · 2020129 okunma
Reklam
Son olarak: Fransızların ve İngilizlerin dilinden bahsedelim
“Fransa’nın İngiltere’yi işgalinde Fransızca, âdeta soyluların, İngilizce ise çoğunlukla halkın konuştuğu dil hâline gelmiştir. Norman istilasını takip eden üç asır boyunca her İngiliz kralı, Fransızca konuşmaktaydı. Sadece krallar değil; mahkemelerde, kiliselerde, devlet memurlarının ağzından Fransızcadan başka bir lisan çıkmıyordu. Böylelikle Yüzyıl Savaşları sonrası 300 sene boyunca İngiltere’de iki dil yan yana yaşadı: Resmî dil Fransızca ve halkın dili İngilizce. İki dilin 300 yıl boyunca böyle iç içe olması, doğal olarak kelime alışverişlerini de beraberinde getirdi. Devletle alakalı hemen hemen her kelime, Fransızcadan İngilizceye armağandır. İngiliz milleti aç, sersefil, biçareyken, Fransızlar öyle değildi. O kadar dertsiz, tasasızlardı ki. Bundan mütevellit her türlü lüks ve zevk eşyası, yüce, soylu ve asil kavramlar Norman (Fransızca) diliyle ifade olunurken, basit şeyler de İngilizce kelimelerle belirtiliyordu.”
Sayfa 205Kitabı okudu
Türkçedeki Yabancı Kelimelere Atamızın Cevabı
“Peki dilimizde, kökeni ne olursa olsun, onlarca kelime varken, yabancı bir kelimeyi doğrudan Türkçenin yapısına ve telaffuzuna uyarlamadan kullanmak, hangi aklın ürünüdür? Derdimiz Türkçede yer alan ve artık bizim olan yabancı kökenli kelimeler değil. Derdimiz, zaten herhangi bir kavramla ilgili onlarca kelimeye sahipken bir topluma özenip o kavramla ilgili bir sözcüğü doğrudan dilimize katmaya çalışmalarıdır. Aslında bununla ilgili sayfalarca, ciltlerce yazılacak mevzuyu Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK müthiş bir şekilde özetlemiştir: ‘Kitap, kâtip, mektup’ benimdir. ‘Ketebe, mektep, yektübü ve geri kalanı Arap’ındır!’ Bu şekilde baktığımızda Türkçeleşmiş kelime nedir, ne değildir, daha net anlamaktayız. ‘Birader’ bizimdir, ‘brother’ İngiliz’in, gibi.”
Sayfa 185Kitabı okudu
Çin’de Soyadları
“Çin’de M.Ö. 2852’de soyadı almanın mecburi olduğu söylenir. Ancak Milattan önceden beri soyadı kullanan ‘koskoca’ Çin’de, farklı soyadı sayısı hâla 400 civarındadır. Yani milyonlarca Çinli aynı soyadını taşır. Ve ayrıca 1911 Devrimi’ne kadar aynı soyadını taşıyan Çinliler birbirleriyle evlenemezdi.“
Sayfa 168Kitabı okudu
Eski Türklerde Çocuğa Ad Koymak
“Eski Türklerde çocuğa ad vermek, çocukların bir beceri gösterip göstermemesine bağlı bir kavramdı. Bir insanın adı, onun özüne ilişkin bir işaret olabileceği için, konacak adla o adı taşıyacak kişinin arasında muhakkak uyum olmalıydı. Yıllar boyu çocuk ölümlerinden usanan halkın çocuklarına ‘Dursun, Durmuş, Satılmış, Ömür, Yaşar’ gibi adlar vermesi tamamen tedbir amaçlıydı. Bunlara ek olarak kötü ruhları bebeğin değersiz olduğuna inandırmak için, ‘İtalmaz, Domuzbay, İtboku’ gibi isimler de tercih edilmiştir. ‘Yeter, Kafiye, Sonay’ gibi isimler ise, yöresel doğum kontrol yöntemi olarak görülmüş ve daha fazla çocuk istemeyenlerin başvurduğu bir metot olmuştu. Eski Türklerde, çocuğun doğduğu gün yaşanan olaya göre ad konması da hayli yaygın bir durumdu. Mesela düşman o gün yenildiyse, çocuğa ‘Yağıbasan’ adı, o gün misafir geldiyse ‘Konukkeldi’ adı, o gün yemek dağıtıldıysa ‘Aşbergen’ gibi adlar çocuğa verilmekteydi. Tüm bunlara ek olarak çocuğa ‘Tuna, Fırat, Dicle, Seyhan’ gibi coğrafi adlar, tarihi olay ya da gün veya kavim, boy adlarını koymak da yaygın görülen bir durumdu.”
Sayfa 167Kitabı okudu
Reklam
Dolar
“Şu an şunu yazarken bile, acaba düşüyor mu, yükseliyor mu bilmediğim, bir türlü dikiş tutturamayan bu lanet para birimi, adını hâlihazırda Çek Cumhuriyeti’nde bulunan ‘Joachimstal Madenleri’nden almaktadır. 16. Yüzyılda bu madenlerde üretilen paraya ‘vadiden’ anlamına gelen ‘thaler’ adı verilmiş ve zamanla çeşitli dillere muhtelif kılıklara girerek, ‘dolar’ sözcüğü yayılmıştır.”
Fes
“Özellikle II. Mahmud Dönemi’nde yaygınlaşan, hatta bu dönemde saray ve çevresinde Avrupai giyinme modası başlayınca II. Mahmud için ‘gâvur padişah’ nidalarının yükselmesine sebebiyet veren şeylerin başında gelen ‘fes’, adını imal edildiği ülke olan ‘Fas’tan almıştır. 1840’tan sonra ‘fes’in iyice yayılmasıyla vatandaşın dilinde ‘fes’ için ‘gâvur işi’ kelamı dolaşmaktaydı. Tıpkı 1925’teki ‘Şapka İnkılabı’ndan sonra hayatımıza giren ‘şapka’ya dendiği gibi!”
128 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
10 günde okudu
Osman Karatay
Osman Karatay
Ural-Altay Kuramı
Ural-Altay Kuramı
Dillerin çeşitli özelliklerini inceleyen dilbilimcilerin Ural-Altay dil ailesi ve bu kuram hakkındaki düşüncelerini derleyen ve kendi bilimsel görüş süzgecinden geçirerek, Osman Karatay Ural Altay kavramı ve Dilbilim meraklılarına hitaben güzel bir araştırma kaleme almış. Türk Dili'nin ve dünyası'nın ne kadar geniş
Ural-Altay Kuramı
Ural-Altay KuramıOsman Karatay · Selenge Yayınları · 202018 okunma
Zaten işin doğası biyolojik bir ilgi kurmayı imkânsız kılıyor. Ural-Altay dillerini konuşan insanlar, Baltık kıyılarındaki Fin ve Eston gibi insanlığın en “beyaz” kısmından Japonya’daki gibi en “sarı” kısmına kadar değişkenlik gösteriyor.
dil göçüşken bir olgudur ve insanlar, hatta toplumlar dillerini değiştirebilir, fakat genler değişmez.
419 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.