En yalınlarından ve ilk uzun olanı Dostoyevski romanlarının. Bir Dostoyevski romanında görmeyi istediğimiz ve alışkanlık edindiğimiz unsurların hemen hepsini barındırıyor: Acılı bir kız çocuğu, yüksek sınıfa mensup ve dertleri dertlerimiz olmayan aileler, kefaret ödemek isteyen ve gitgel akıllı bir hoppa, serseri - ayyaş ama iyi bir arkadaş, kendi kötülüğünün felsefesini yapan bir kötü karakter (Dikkat çekici "Prens" karakteri), vb. Tüm bu bileşenlerin daha ustaca ve etkileyici olarak bir araya geldikleri sonraki romanlarından önce sahneye çıkan bir alt-grup sanki...
Aşkta kararsız kalmak üzerine, yazarının sevdiği bir konuyu, kendisine haklı olarak atfedilen ruh çözümleme yeteneğine ve yan-hikâyelere fazla yer vermeyerek, kendinden izler taşıyan silik başkarakterin gözünden, oldukça başarılı bir örgü ile anlatıyor. İsminin çağrıştırdığı gibi, toplumun ezilen bir kesiminin yaşantısına uzun uzadıya tanıklık etmiyor; mesele, yoksulluk değil.
Farklı çevirileri olmakla birlikte, orijinal ismi "Ezilmiş ve Aşağılanmışlar"a yakın olan, Türkçede bu ismiyle baskılarının da bulunduğu, fakat daha çok "Ezilenler" ismiyle bilinen roman; Büyük Dostoyevski'yi müjdeleyen, fakat onun gelecekteki büyüklüğünün henüz tam sığmadığı, herhâlde okuması çok zevkli, fazlasıyla hüzünlü ve Nesrin Altınova'nın müthiş çevirdiği bir eser.
Not: Şu hayatta bir lamba cininden üç dilek dileme hakkım olsaydı, bir tanesini, Dostoyevski'nin ödemek için çırpındığı kefaretini sonunda ödeyebilmesi için kullanırdım.