"Yaralar vardır hayatta, ruhu cüzam gibi yavaş yavaş ve yalnızlıkta yiyen, kemiren yaralar. Kimseye anlatılamaz bu dertler, çünkü herkes bunlara nadir ve acayip şeyler gözüyle bakar Biri çıkar da bunları söyler ya da yazarsa, insanlar, yürürlükteki inançlara ve kendi akıllarına göre hem saygılı hem de alaycı bir gülüşle dinlerler bunları."
nasıl bir ruh hali
nasıl bir melankoli
düş mü gerçekmi
hangisi yaşandı yaşananlar düşe mi dönüştü .aşk acısı
ne içtin be sadık
kelimeler insanı nasıl böyle hipnotize eder.
Sadık hidayet bu kitabında aşk acısı çeken ihanete uğramış gölgesi ile konuşan bir insan konuşturmuş . nefret ve aşkın büyük mücadelesi büyük bir hezeyan bence hidayetin yazdığı en güzel eser.
Afyon içti mi? bu kitabı yazarken bilmiyorum.bu Sisli bulanık hava bu şiirsel bir dil müthiş en sevdiğim kitaplardan biridir.şiddetle tavsiye ederim.
“Maria,seni seviyorum. Öyle hoşsun,öyle harikasın,öyle güzelsin ki senin yanında olmak bana tarifsiz şeyler hissettiriyor. Seni severken ölmek istiyorum sanki.”
"Sessizce sevebilmek diye bir şey de var. Üstüne düşmeden, üzmeden, kanırtmadan, bıktırmadan. Sadece sakince, derin sular, sahipsiz uykular gibi. Arada bir, başka bir devrin zarafeti ve dokunuşuyla. Var, var!'
-
Şu fâni dünyada bir âşığı ölüme kadar sürükleyen büyük aşklar olduğunu duymuştum, fakat sevilen bir kişiyi bu kadar harap eden bir aşkı hiç duymamıştım.
Emrine itaat ederek ruhum ne vücudumdan ayrılıp yanına gelebiliyor, ne de yerinde durabiliyor.
Şimdilik ruhlarımız hep beraber ya!
En azından onunla teselli bulalım...