"Ne yazık ki insanların çoğu yaşamlarının değerini ancak sona yaklaşırken anlarlar. Ivır zıvır yüzünden yakınıp dururlar. Her zaman mutsuzdurlar. Refah peşinde koşar, doymak bilmezler. Ceplerini şişirdikten sonra da başkaları yaşamdan daha çok şey koparmayı başardı diye sızlanırlar. Gerçek değerleri göremezler. Yaşanan her gün armağandır ancak bunu fark edebilenler sayılıdır. Fark edemedikleri için mutluluklarını ayaklarının altına alıp çiğnerler."
Ben şimdiye kadar hayata uyan tek bir ekonomi nazariyesi görmedim
Devletçilik yapmayan liberal bir rejim
Az çok serbestlik vermeyen devletçi bir rejim mülkiyeti kökünden kazımış bir kominist idare programı harfi harfine tatbik eden bir sosyalist hukumet görmedim
Mikroplu hastalıklarda da hastalığın ameli mikroptur.
Sıkıntı falan değildir. Fakat mikrobun hastalığı vücuda getirebilmesi için kendine müsait bir zemin bulması lazım değil mi ?
Bu zemini sinir sistemi vasıtasıyla ruh hazırlar.
Yani insanda çok fazla hastalıklar kaderin aksiliklerine karşı bir intibaksızdır.
Simeranya da her türlü hastalığın amelini evvela hastanın hayatında ve ruhunda ararlar .
Çok defada hiç bir çaresi olmayan talihsizliklerden hayat aksiliklerinden birini bulurlar.
Ümitsiz bir aşk
Çok sevilen birinin ölümü
Vicdan azabı gibi çaresizlikler
Ve bu ağır ızdirap yükünü kaldıramayan ruhun sıkıntısı ve isyanı işte ozaman hastayı kaderin aksiliklerine intibak ettirecek bir ruh tedavisi başlar ve mucizesini verir.
Sıkmayın canınızı Binbaşım," dedim gülerek. "Zamanla işler yoluna girer. Hak yerini bulur."
...
...baktı yüzüme. "Bok bulur. Sen olduğun yerde otur, hak yerini bulsun. Yok öyle şey, dövüşeceğiz..."
Gerçekler öldürmez. İnsanları genellikle öldüren, bilinçli olarak yaşanınca gerçeği ortaya çıkarabilen duyguların bilinçten itilmesi, yok sayılıp bastırılmasıdır.