Onun bu manzaraya maruz kalmasını önlemek için bir gün yatak çarşafını sırtında taşıyıp -bunu yapmak onun dört saatini aldı- kanepenin üzerine öyle yaydı ki kanepenin altındaki bedeninin hiç bir tarafı gözükmüyordu artık...
“Evde gerilim artınca ve sessizlik bunaltıcı hale gelince, ikisinden biri “Hatırlıyor musun?” der ve sonra hayatlarını üzerine kurdukları masallardan birini anlatmaya koyulur. Fakat bir hikaye var ki birbirlerine asla anlatmazlar, çünkü kaybettikleri şey hakkında konuşmak katlanabilecekleri bir şey değildir. Bu, birlikte kurdukları hayatı şekillendiren akşamın hikayesidir.”
Para yaylı bir çalgı aleti gibidir; onu çalmayı bilmeyen biri, ancak ahenkten yoksun bir müzik duyabilir. Para aşk gibidir; elinde bulunduranı yavaşça ve acı vererek öldürür ve onu başkalarıyla paylaşmayı bilene hayat verir.
Çoğu zaman geceyi bir dinlenme vakti olarak düşünür ve anlatırsınız, oysa gerçekte gece bir arayış ve buluş vaktidir. Gün size bilginin gücünü verir ve parmaklarınıza alma sanatında deneyimli olmayı öğretir; ama gecedir Hayatın hazinesini sakladığı yere sizi götüren.
Karanlıklar üstünüze çöktüğünde, şöyle deyin: "Bu karanlıklar henüz doğmamış şafaktır; her ne kadar gecenin doğum sancıları içime dolsa da, tepelere doğan şafak bana da doğacaktır.
Yalnız çıplak olan yaşar güneşte. Yalnız yapaylıktan uzak kişi rüzgârın sırtına biner. Ve sadece binlerce kez yolunu kaybeden
dönüş sevincini tadacaktır.
Sizin eylemlerinizdir beni ben yapan, var olmamı sağlayan. Aslında kral diye yönetici diye bir şey yoktur. Sadece yönetilenler var olur kendilerini yönetmek için.
Sen, beni asla, asla tanımayan, bir su birikintisinin yanından geçercesine yanımdan geçip giden, bir taşa basarcasına üstüme basan, hep, ama hep yoluna devam eden ve beni sonsuz bir bekleyiş içerisinde bırakan sen, kimsin ki benim için?
Sayfa 52 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu