Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Profil
hatıralar
O vakitki gibi, yine böyle sessiz, hareketsiz duran kokulu çam ağaçları sanki her şeyi biliyor, fakat susuyorlar, şimdi genç kadının etrafına merhametli bir sükutla diziliyorlar. Onların bu sükutu geveze bir adamın hikayelerinden fazla geçen günleri hatırlatıyor. Annesiyle birkaç kere birlikte kopardıkları, demet yaptıkları şu yabani otlara bile küçük küçük hatıralar takılmıştı. Çyle hatıralar ki, ruhta uyandıkları zaman, insana yaşamakta olduğu saatleri unutturur, gözlerinin önündeki manzaraları siler, kulağına gelen sesleri uzaklaştırır ve bunların yerine eski günlerin manzaralarını, eski günlerin seslerini getirirler.
Sayfa 111 - Ötüken
Bedia
Bedia, pencerisinin önüne oturarak, sıcak başını rüzgara tuttu. Sert hava cereyanı, saölarının dibini üşüterek başına tatlı bir serinlik verdi, bir soğuk su duşu tesiri yaptı. Hiç bir şey düşünemiyordu. Başının içinde zihin denilen şey kilitlenmiş, katı bir şey gibi duruyor. Ağlamak istedi, muvaffak olamadı.
Sayfa 86 - Ötüken
Reklam
Lami'nin Canan'ın odasını ziyareti
Karyolaya yaklaşarak, beyaz ajur işlemeli, pembe atlas yorganı kaldırdı, eğilerek yatağı kokladı. Her insanın kendine mahsus bir kokusu olduğuna inanır, birçok yerleri, yolları insanları kokularıyla hatırlar; sokakta yanından geçen kadınların yüzlerine bakarken vücudlarından fırlayan kokuyu teneffüs etmek, hele yattığı yatağın mesamelerine dolmuş bir kadın kokusunu teneffüs etmek onu kendinden geçirir. Canan'ın yatağında da o koku, vücudunun rüzgarını dolduran o koku, ruhunun kokusu var. Yorganı açar açmaz, bir sepet gülden yükselen rayiha gibi, bu koku Lami'nin üstüne yürüdü ve iştahlı bir teneffüsle şişen göğsüne doldu. Bu yatağın yumuşak ve yaylı şiltesine taze vücudunu gömmüş Canan'ın türlü iştihalar ve rüyalarla kıvranışını, şilteyi iterek buruşturan çıplak ayaklarının bükülüşlerini ve çırpınışlarını thayyül etti. Başı dönüyor!
Sayfa 79 - Ötüken
Zavallı Yorik
“Hani senin o güzel kelimelerin, çılgınlıkların, şarkıların, davetlileri kahkahalarla boğan şakaların?
Sayfa 36 - ÖtükenKitabı okudu
Günah işlemek
Bu fırsatı sana bahşettiğinden dolayı Allah'a şükret. Günah işlemek vesilesi, nadiren elimize geçer, en faziletkar adamların bile, hayatta bekledikleri şey bu fırsattır. Bana günahsız bir zevk gösteremezsin. Manevilerini bir tarafa at. Saadet ve günah, aynı mahiyetin iki türlü ismidir. Kendini iyice yokla, günahsız geçirdiğin günlere yanarsın. İhtiyarlığın en büyük aczi, artık bir günah işlemeye takati kalmamasıdır. Zevk, tabiatın seciyesidir. Zekanın yaratıcı bir kuvvet olmaktan çıkması, vücudun arzularına muhalefet etmesinden ileri geliyor. İstediğin her şeyi yap ve yapabileceğin şeyi iste, hiç bir kaideye kulak asma. Yaşamın sırrı budur!
Sayfa 41 - Ötüken
Nefret
Zamanın her genci gibi, Lami de bu nefreti şöyle tahlil ediyor: İlk aylarda zevcenin ruhu kapalıdır; insan onun şahsında kendi kadın mefküresini tasarlar; onu bir yandan bu gizli hüviyetinin mübalağalı görünüşüyle, varlığının bu meçhul hayaletiyle sever; bir taraftan da en kuvvetli tecessüsünü onun karanlık ruhuna, hergün, azar azar sevkederek, orada örtülü kalan binlerce huyu, itiyadı, meyelanı, vaktiyle müşahededen kaçan binlerce küçük mizacı keşfeder. Git gide, kadının hüviyetinde gizli hiç bir şey kalmaz. Artık zevce esir. Zevc, bir kere bu marifet vasıl oldu mu, bitti. Güzelliğin bütün sırrı, sır olmasındadır; en bayağı, en çirkin şey, bizden gizlendikçe gözümüze güzel görünür, en güzel sandığımız şeylerin tahlili de onların bayağılığını ve çirkinliğini bize gösterir. İzdivaç da, aşk da, eşimizi tanımadığımız vakitler caziptirler, ondan sonra, feci: KAdının eskiyişi, artık yeni bir heyecan yaratmaya iktidarsızlığı, aynı yalıda geçen uzun seneler, ihtiyadların derin uykusu içinde ruhun uyuşukluğu, arzuların ve ihtirasların istikamet değiştirmek istemeleri Lami'yi kanıksatıyor. Artık dostlar eğlendirmiyorlar. Artık zevcesiyle yaptığı seyranlar, mehtapta sandal gezintileri, müsamerelere gitmek, düz hayatı başkalaştırmak için muhitte aranan bütün oyalanma çareleri tesirsiz. Artık her şey sıfır, artık muhabbet yok, artık yeknesak ve uzun günlerin boğucu tevalisi içinde ahmakça haşır ve neşir olmaya boyun eğmeli.
Sayfa 34 - Ötüken
Reklam
Bedia
Üsküdar iskelesinde vapuru dolduran birçok tazelerin, kucaklarında çocukla gelen birçok emzikli annelerin yüzlerine dikkatle bakarak saadetlerinine imrendi. Keşke şimdiye kadar bir çocuğu olsaydı... Bir çocuk ne büyük teselli! Bir çocuk onu bu felaketinde ne iyi avutabilir, bir çocuk, belki babasını da aileye daha iyi bağlar, biyle düzensizliklere engel olur, hiç bir geçimsizliğe meydan bırakmazdı. Hakikaten ne iyi şey, ne saadet, bir .ocuk anası olmak.
Sayfa 14 - Ötüken
Ruhumun içindeki o ikinci ruh
Ah, ben ruhumun içindeki o ikinci ruhu bilirim; esrarı gören gözleriyle ve esrarı duyan kulaklarıyla her şeyi sezer ve bana sezdirir ve beni aldatmaz; ah, içim beni aldatmaz.
Sayfa 59 - Alkım Yayınevi
İkinci Ruh
...Bazan etrafımızda o kadar esrarlı bir hadise olur ki ince teferruatına kadar bunu sezeriz, fakat hiçbir şey idrak etmeyiz; ruhumuzun içinde ikinci bir ruh her şeyi anlar, fakat bize anlatmaz, böyle korkunç işaretlerle bizi muammanın derinliklerine atar ve boğar.
Sayfa 51 - Alkım Yayınevi
Şimdi
...Yarını bugünden daima daha müsait farzetmekten doğan masumiyetin cezası o işin asla yapılmamasıdır. Yaşadıkça anlarız ki, o gün gelmez. Her gün muhtevası itibarıyla değil, mücadelesinin şartı itibarıyla başka herhangi bir günden farksızdır; kısadır, maddi alakalarla doludur beş duygumuzdan şuurumuzun ta dibine kadar başımız, düşünmek istediği mevzuun dışında sayısız tesirle karşılaşır, dışarıdan ve içeriden hiç ummadığı intibaların ve hatıraların kasdine, baskınına ve taarruzuna hedeftir, çünkü hayat bütün bu tesirlerin manzumesidir. Aradığımız huzur ve sükun, ancak bizim olmadığımız yerde, yoklukta vardır. Yaşadıkça anlarız ki ne yapmak istiyorsak, ne yapabileceksek şimdiden başlamalıyız. Ancak şimdiye hakimiz. Hayat birbirinin peşi sıra geçen şimdilerin yekunudur. Her kaybolan şimdi bir daha gelmemek üzere geçip gitmiştir ve şimdiyi anlamayan hayatı anlamaz. "Şimdilik durmak" değil, "şimdiden başlamak"...
Sayfa 31 - Ötüken
Reklam
Bazı Kederlerin Riyaziyesi
Kendimi çok sevdiğim ân, kendime çok acıdığım ân. Beni yalnız bu koruyor: Bu aşk bu merhamet.
Sayfa 14 - ÖtükenKitabı okudu
128 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
Peyami Safa - Fatih Harbiye
Kitap güzel ve akıcı. Peyami Safa enfes karakter betimlemeler öyle karakterlerin içini çok güzel çözümlemiş. Kafası karışık bir kızın etrafında gelişen Doğu - Batı çatışması kitapta genel algıyı oluşturuyor. Şinasi ve Faiz efendi Doğuyu Macit ise batıyı temsil ediyor. Neriman ise burda Osmanlı halkını gösteriyor. Kafası karışmış doğu ve batı arasında kalmış bir halk. Bir taraf batıcılık diye yanıp tutuşurken diğer taraf eskiyi doguculuğu savunuyor. Bu halkın çıkmazı Neriman karakteriyle de gösterilmiş. O zamanın genç kızları topluluğunun genel yapısı işlenmeye çalışılmış.
Fatih Harbiye
Fatih HarbiyePeyami Safa · Ötüken Neşriyat · 202047,5bin okunma
112 syf.
·
Puan vermedi
Hastalıkla tabiat arasındaki büyük tezat...
Kitabı ilk olarak lisede okumuştum ve geçenlerde kitaplığımı düzenlerken bu sefer elime kalemimi alıp altını çize çize bir defa daha okudum. Eserimizin baş kahramanının ismi verilmemiş ve olaylar onun ağzından anlatılarak aktarılmış. Daha doğrusu olaylar deyip geçmek haksızlık olur. Onun hastalıkla mücadelesi, hastane koridorlarının ve hastaların psikolojisi ve de bacağını kaybetmek üzere olan hasta bir gencin aşkı... Kitabın dili ise oldukça akıcı fakat yazıldığı dönem itibariyle bilemediğiniz kelimelere rastlamaya hazır olun. Yine de gözünüz korkmasın çünkü anlatım o kadar güzel ki çoğu kelimenin anlamını gidişattan tahmin edebilirsiniz. Gerek bireyin iç dünyasını anlatması ve psikolojik tahlilleriyle gerekse de o güzel betimlemeleriyle kendinizi hastane koridorlarında hissedebilir ve ve başkahramanımıza empati kurabilirsiniz. Okuduğunuza asla pişmanlık duymayacağınız güzel bir Türk edebiyatı eseri...
Dokuzuncu Hariciye Koğuşu
Dokuzuncu Hariciye KoğuşuPeyami Safa · Ötüken Neşriyat · 2022101,6bin okunma
112 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Dokuzncu Hariciye Koğuşu
Psikolojik romanları seven biri olarak Dokuzuncu Hariciye Koğuşu'na da bayıldım. Peyami Safa'nın çocukluk ve gençlik yıllarından izler taşıyan bu romanda bacağında sıkıntısı olan hasta bir gencin bu hastalıktan kurtulmaya çalıştığı süreçte yaşadığı umutsuzlukları, hüznü, zaman zaman neşesi açıkça ve yoğun psikolojik tahlillerle anlatılıyor. Okurken çoğu zaman karanlık bomboş bir odada dört duvar arasına sıkışmış, derdini anlatamayan bir insan gibi hissetsem de o aralanan kapıdan giren hemşirelerin getirdiği umut ışığıyla tekrar heyecanlandım. Fakat kahramanın buruk aşk hikayesi sevinçlerini daima gölgeliyordu. Hastane ortamını ve hasta psikolojisini net bir şekilde anlayabildiğimiz ya da anladığımızı zannettiğimiz bu romanı okumanızı öneriyorum. "Büyük bir hastalık geçirmeyenler her şeyi anladıklarını iddia edemezler." "Hasta olmayanlar bizi ne kadar az anlayacaklar!"
Dokuzuncu Hariciye Koğuşu
Dokuzuncu Hariciye KoğuşuPeyami Safa · Ötüken Neşriyat · 2022101,6bin okunma
367 öğeden 196 ile 210 arasındakiler gösteriliyor.