Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Profil
hiçbir yönetim demokrasi ya da halk yönetimi kadar iç savaş ve karışıklıklara elverişli değildir.
Dünyanın bütün yönetimlerinde devlet tüketir, üretmez.
Reklam
devlet ne kadar büyürse, hükümet de o kadar daralmalıdır. Öyle ki, halkın nüfusu arttığı ölçüde, baştakilerin sayısı azalmalıdır.
Tıpkı bireyler gibi devletler ve onları oluşturan insan toplulukları da içinde yer aldıkları sistemin diğer üyeleri tarafından tanınmaya ve saygı görmeye ihtiyaç duyarlar. Sistemden dışlanmak, aşağılanmak, değersiz kabul edilmek, ulusal onuru yaralayan ve o ulusa mensubiyeti olan tüm bireyleri inciten bir durumdur. Bu nedenle uluslararası sistemin eşit statüdeki üyelerinden birisi olarak, bir örgüte kabul edilmek, bir savunma ittifakının parçası olmak, ya da statüko kurucu bir uzlaşma masasının katılımcıları arasında bulunmak, devletler açısından pozitif bir değer algısına sahiptir.
Sayfa 133
Şiddetin önüne geçilebilmesi için ve şiddetin tehdit ettiği toplumları demokrasi krizinden kurtarabilmek için fanatık, radikal ve fundamental bağlılıkların aktifleşmelerini engellemek ve pasif durumda kalmalarını sağlamak gerekmektedir.
Tıpkı her küllenişten doğuşun, koru aleve döndürecek bir ivmeye ihtiyaç duyması gibi, küle dönmüş bir toplumsal rûhun ancak coşku ve neşe ile alevlenebileceği düşüncesi ön planda olunca, törenler, ritüeller, kutlamalar ve bayramlar da doğal olarak bu amaca hizmet etmektedirler.
Sayfa 183
Reklam
Düşman, politik bir kimliğin tahkim edilebilmesi için temel bir ihtiyaçtır. Toplumsal çatışmaların merkezinde ise kimliğin düşmana karşı korunması fikri yatar.
Sayfa 162
Lozan Antlaşması'nın Psikopolitik İşlevi
Kimliklere ilişkin tehdidin artmasına paralel olarak kolektif öz doğrulama ihtiyacının karşılanmasına yönelik motivasyonun yükselmesi doğal bir sonuç olduğundan, Lozan Antlaşması'nın en ön plandaki psikopolitik işlevi, ilk kez Rus Çarı Nikolay'ın 1853'te ifade ettiği, "Hasta Adam" stigmasını 20. yüzyılın ilk çeyreğinde parçalayan bir ahit temsilini yüklenmek olmuştur.
Sayfa 136
Aşağılanmışlığın ardından doğan ulusal narsizmin en bilinen örneği olarak gösterebilecek olan Nazi ideolojisi, düşmanlarla çevrili olma duygusu, ötekilere karşı aşırı şiddete meyil, komplo teorilerine yatkınlık, popülizme destek, bilim karşıtlığını savunma gibi tipik özelliklerin hemen hepsini bünyesinde taşımıştır.
Sayfa 128
Yeni bir kimlik arama isteği eşlik etmese bile, sırf benliği reddediş dahi gittikçe artan taklitçiliğe yol açabilir. Reddedilmiş benlik, ayrıksı bir özelliği olduğunu iddia etmez artık ve kopyalama eğilimine karşı gösterilen direnç de böylece ortadan kalkar. Bu durum, belirli bir bireyselliği bulunmadığı için dış etkilere karşı zihinsel savunması bulunmayan küçük çocuklardaki ve farklılaşmamış yetişkinlerdeki duruma benzer.
Sayfa 131Kitabı okudu
Reklam
Çinlilerin güçlü aile bağları yüzyıllar boyunca onları kitle hareketlerinin çağrısına karşı görece bağışık kılmıştı belki de. "Bir Avrupalının 'vatanı için' ölmesine Çinlinin aklı pek yatmaz, çünkü onun ailesi bundan doğrudan fayda görmez ve hatta aile fertlerinden birinin ölmesiyle bundan zarar görür." Öte yandan, "bir Çinlinin, ailesine ödenen hatırı sayılır bir meblağ karşılığında, bir idam mahkûmunun yerine kendisini astırmaya rıza göstermesine" hem aklı yatar hem de bununla övünür.
Kendi hayatlarını bozulmuş ve ziyan olmuş görenler, özgürlükten ziyade eşitlik ve kardeşlik için yanıp tutuşurlar. Bağıra çağıra özgürlük talep ediyorlarsa, eşitlik ve bir örneklik kurma özgürlüğünden başka bir şey değildir bu. Eşitlik tutkusu kısmen anonimlik tutkusudur: kumaşı meydana getiren ipliklerden biri olma; bir ipliğin diğerlerinden ayırt edilememesi. Böylece kimse bizi işaret edemez, bizi diğerleriyle kıyaslayıp kusurlarımızı açığa çıkaramaz. Özgürlük için en çok bağırıp çağıranlar, özgür bir toplumda mutlu olma ihtimali en az olanlardır çoğu zaman. Eksiklikleriyle bunalan hüsrana uğramışlar, başarısızlıklarının suçunu mevcut sınırlamalara yüklerler. Gerçekteyse en derin arzuları "herkes için özgürlüğün❞ son bulmasıdır
Özgürlük, hüsranı hafiflettiği gibi aynı oranda ağırlaştırır da. Tercih özgürlüğü, başarısızlığın tüm suçunu bireyin omuzlarına yükler. Ve özgürlük birçok işe teşebbüs etme cesareti sağlayacağından başarısızlığı ve hüsranı kaçınılmaz olarak çoğaltacaktır. Diğer yandan eylem, hareket ve protesto gibi geçiştiriciler sağlamak suretiyle özgürlük, hüsranı hafifletir. Bir insan kendisine başarı sağlayacak yeteneğe sahip değilse, özgürlük onun için sıkıcı bir yüktür. Beceriksiz olan kişi için tercih özgürlüğünün nasıl bir faydası olabilir? Bir kitle hareketine kişisel sorumluluktan kaçmak için veya ateşli, genç bir Nazi'nin dediği gibi "özgürlükten kurtulmak için" katılırız.
Aynı zamanda görülmektedir ki, bir kitle hareketi ikna veya zorlama yollarından her ikisini de kullanma imkânına sahipse, genellikle ikinci yolu tercih etmektedir. İkna yöntemi yavaş yürümektedir ve sonucu kesin olarak belli değildir.
Sayfa 139Kitabı okudu
26 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.