Ne yaparsın Tanrım, ben ölürsem eğer?
Ben senin testinim (ya kırılırsam?)
İçtiğin içki benim (ya bozulursam?)
Senin giysinim ve uğraşınım,
anlamını da yitirirsin benimle.
Benden sonra olmayacak evin ve orada
seni içtenlikle selamlayacak sözcükler,
Yorgun ayaklarını kadife terlikler gibi
saran ben, olmayacağım.
Sırtındaki bol harmaniden de olacaksın.
Yanağımla, sıcak bir yastıkta gibi
ağırladığım bakışların gelecek,
arayacak beni, hem de uzun süre-
ve bırakacak kendini günbatımında
yabancı taşların kucağına.
Ne yapacaksın Tanrım? Korkuyorum.
Rilke şuna dikkat çekiyor :İnsan kendini varlığın ışığına kapattığında ve ruh dünyasını kararttığında bu nurani varlıklarla olan irtibatını da kaybeder. Melekler saflığı, merhameti, şefkati ve metafizik şeffaflığı taşır hayatımıza. Onlar hayatımızdan çıktığında asli ve ruhi ışığımızı da kaybederiz. Meleklerin olmadığı bir dünya karanlık ve soğuktur. Melekler tekrar hayatımıza girdiğinde varlığımıza ışık, aydınlanma, nur, ferahlık ve hafiflik gelir. Bu sadece bir ebedi lirizm ya da sembolizm meselesi değildir.
Herkese emredercesine gösteriyordu.
Levhasına yazılanları yalvarana
Gösteriyor ve istiyordu ekran:Oku
Okudu O da:Öyle ki melek hayrandı.
Çoktan okumuş denirdi artık ona
Yapabilendi o, kulak veren ve yapandı.
your solitude will be a support and home for you, even in the midst of very unfamiliar circumstances, and from it you will find all your paths.
-letters to a young poet, rainer marie rilke