Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Profil
...Bunun nedeni, Türk aydını, gene sensin! Bu viran ülke ve yoksul insan kitlesi için ne yaptın? Yıllarca, yüzyıllarca onun kanını emdikten ve onu bir posa halinde katı toprak üstüne attıktan sonra, şimdi de gelip ondan tiksinmek hakkını kendinde buluyorsun. Anadolu halkının bir ruhu vardı, nüfuz edemedin. Bir kafası vardı; aydınlatamadın. Bir vücudu vardı; besleyemedin. Üstünde yaşadığı bir toprak vardı! İşletemedin. Onu, hayvani duyguların, cehaletin, yoksulluğun ve kıtlığın elinde bıraktın. O, katı toprakla kuru göğün arasında bir yabani ot gibi bitti. Şimdi, elinde orak, buraya hasada gelmişsin. Ne ektin ki, ne biçeceksin? Bu ısırganları, bu kuru dikenleri mi? Tabii ayaklarına batacak. İşte, her yanın yarılmış bir halde kanıyor ve sen, acıdan yüzünü buruşturuyorsun. Öfkeden yumruklarını sıkıyorsun. Sana ıstırap veren bu şey, senin kendi eserindir, senin kendi eserindir.
Sayfa 111Kitabı okudu
Pir Seyit Nesiminin yargılamasından kısa bir bölüm. Seyit Nesiminin yargılayan kadı Kuranı masaya koyarak başlar sualler sormaya; "Mahkemede suâl sordu kadılar Kitaplarını orta yere koydular Sen bu ilmi kimden aldın dediler Üstadımdan aldım pirden gelirim" Mahkemedeki kadıların ortaya koydukları kitap, kur'an'dır. Seyyid Nesimi'nin
Reklam
"Komünizm, Kilise eğer sivil toplumda varlığını sür­dürmek istiyorsa, ondan mutlaka sakınılması gerektiğini gösteren tersine çevrilmiş bir örnek sundu: aşkın bir din yerine seküler, yani dünyevi bir dinin etki sahibi olması, Eski Rejim'de olduğu gibi Katolik olmayanların değil, Katoliklerin (daha genel olarak kiliselerin) bastırılması."
Sayfa 29 - Dost Kitabevi
Falloux Yasası ve zorunlu din eğitimi
"Ortaöğretime gelince, 1850 tarihli Falloux Yasası Katolik Kilisesi'nin konumunu güçlendirmiştir. Para yardımı yapılabilen özel kurumların sayısında artış olmuştur. Öte yandan, Falloux Yasası ilköğ­retimi daha çok din içerikli bir hale bürümüştür. "15 Mart 1850 tarihli yasa, ısrarlı bir şekilde istedi­ğimiz eğitim özgürlüğü için bir adım atmakla kalmamış, resmi eğitimin sevk ve idaresindeki tüm kademelere din görevlilerini de dahil etmiştir."
"Bugün Nazizm ve siyasi liberalizm, dahası, dinsel fanatizm ve açık görüşlülük karşısında "tarafsız" bir öğretim nasıl hayal edilebilir?"
Dini fanatizmden çoçukları korumalı
"İran'daki İslam Devrimi sıra­sında türban takmaya zorlanan veya 2001 sonbaharındaki Amerikan müdahalesine kadar Taliban yönetimi altında yaşayan kadınlardan bahsetmiyorum. Bizde de sorunlar var: Fransa'daki "Ne fahişe ne madun" (Ni putes ni so­ umises) hareketi kendilerini "ikinci sınıf vatandaş" durumuna sokan bir ortamdan kaçmaya çalıştıklarında bazı Müslüman genç kızların -şiddet, ırza geçme ve cinayet dahil olmak üzere- nasıl korkutulduğunu göstermiştir."
Dini gericiliğe geçit vermeyin kısaca
Reklam
"Cumhuriyetçi laiklik, tam tersine, okulu ve devleti güçlü yurttaşlık fikrinin taşıyıcısı saymakta ve ah­laki değerler konusundaki inisiyatifin toplumca tamamen massedilebileceği fikrini kabul etmemektedir. Hiçbir etnik yönü olmayan cumhuriyetçi yurttaşlık fikri, özgürlük, eşit­lik ve kardeşlik temeline dayanmakta olup, her ne kadar en iyi kendi içinde sonuç verse de, Fransız ulusuna men­sup ve böylesi bir projeye dahil olmak isteyen herkese açık, evrensel bir birliğe dönüşmüştür."
Sayfa 88 - Dost Kitabevi
Kurulu makine gibi
"Küçük burjuva, uzun yıllar sürecinde oluşmuş düşünce ve alışkanlıkların dar çemberi içinde sıkışıp kalmış, bu çemberlerin dışına çıkamayıp, kurulu makine gibi düşünen bir varlıktır. Ailenin, okulun, kilisenin, "hümanist" edebiyatın etkisi, "yasaların ruhu", burjuva "gelenekleri" denilen bütün şeylerin etkisi küçük burjuvaların kafalarında bir saatin çarklarına benzer."
"Harem kadınlarının gözlerine yerleşen korku ve hüzün, bir ömür boyu sürer giderdi."
Tolstoy'dan Kader ve Cüz-i İrademize Dair...
Bu savaşa katılan sayısız insan da aynı bu şekilde, kişisel özelliklerine, alışkanlıklarına, şartlara ve hedeflere uyacak şekilde hareket ediyorlardı.Ne yaptıklarını bildiklerini ve onu kendileri için yaptıklarını farz ederek korku, sevinç, gurur duyuyor, öfkeleniyor, akıl yürütüyorlardı ama hepsi tarihin iradesiz araçlarıydı ve kendilerinden gizlenen ama bizim anlayabildiğimiz bir iş görüyorlardı.Bütün iş gören kişilerin değişmez kaderidir bu, toplumsal hiyerarşide ne kadar yüksekteyseler, özgürlükleri o kadar kısıtlıdır.
Sayfa 117
Reklam
"Geçmişin küllerini eşeleyerek bir şifâ kıvılcımı bulamazsam öleceğim. Çünkü bütün vârımı kaybettiğim hiçbir şey değil, sevdiğimi kaybettiğim ki ya yurt aşkı yâhut dedelerin, ninelerin rûhu bana imdat etmezse ben şifâ bulmam."
"Her yurttaş 17-46 yaş arasında asgari bir süre askerlik hizmetiyle yükümlüydü."
Dost Kitabevi
"Salgın hastalıklarla gelen doğal afetler dışında Roma “megapol”ünün erzak sorunu da imparatorun günlük kaygı ve uğraşlarından biriydi. İS 8’e doğru resmi bir erzak sağlama faaliyeti hayata geçer: gerçek anlamda bolluğun ve yurttaşın özgürlüğünün sembolü, temel gıda olan tahılı sağlamakla görevli yıllık ürün yönetimi. Yapılan hesaplara göre, kent tüketiminin yıllık gereksinimi 400.000 ton tahıl, 22.500 ton zeytinyağı ve 1.5 milyon hektolitre şaraptı. Beslenme siyasal açıdan o kadar önemliydi ki Augustus resmi listelere kaydedilmiş, hak sahibi 150.000-200.000 yurttaşa aylık bedava buğday dağıtımı uygulamasından kesinlikle vazgeçememiştir. Bazı vatandaşlar bu haktan imparatorluğun sonuna kadar yararlanmışlardır."
Sayfa 44 - Dost Kitabevi
174 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.