Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Müziğin başlangıcı çok güzel
Güllerin içinden, canım Koşarak koşarak gel, bana gel O güzel gözlerini, canım Süzerek süzerek gel, bana gel Bu küskün yüzün gayri gülsün, canım Gülerek gülerek gel, bana gel open.spotify.com/track/5iQzKryLi...
Sana şiirlerim
Ben zaten hayata geç Kalmış biriyim Seni ömrümce bekleyebilirim Üzüyorum sizi diye düşünüyorum diyorsun Üzmemek elinde gel neden gelmiyorsun Şiirlerim sana sözlerim sana Gönülden çağırışlarım sana Aç kollarını koşarak kavuş bana Kitaplar yazayım fidanlar dikeyim Buluşacaksak bir seni özleyeyim O kocaman siyah gözlerinden öpeyim Gel hayatıma yalnız seni seveyim
Hasan ALTINIŞIK
Hasan ALTINIŞIK
Reklam
·
Puan vermedi
Trendeki Yabancılar PATRICIA HIGHSMITH Seviye 4 Michael Nation tarafından yeniden anlatıldı Seri Editörleri: Andy Hopkins ve Jocelyn Potter Pearson Education Limited Edinburgh Gate, Harlow, Essex CM20 2JE, İngiltere ve dünya çapında Bağlı Şirketler. ISBN 0 582 41812 7 Trendeki Yabancılar telif hakkı 1950 Patricia Highsmith Bu uyarlama ilk olarak
The Stranger
The StrangerAlbert Camus · Bokp · 2012111,6bin okunma
_Hayat, sürprizlerle dolu bir kumardır ve hayatın ne olduğunu sadece kumarbazlar bilir. _Eğer cesur değilsen samimi olamazsın, sevemezsin, güvenemezsin, gerçeğin peşine düşemezsin. O yüzden önce cesaret gelir. Ve diğer her şey onu izler. _Risk al. Belirsizlik deme; merak de. Güvencesizlik deme; özgürlük de. Bu güvencesizlik, hayatın
"Güllerin içinden, canım Koşarak koşarak gel, bana gel." youtu.be/bmO_tpl7GdM?si=...
Isa yola çıkarken, biri koşarak yanıma geldi. Önünde diz çöküp O'na, İyi öğretmenim, sonsuz yaşama kavuşmak için ne yapmalıyım? diye sordu. Isa ona, Bana neden iyi diyorsun? dedi. « lyi olan tek biri var. O da Tanrıdır. O'nun buyruklarını biliyorsun: Adam öldürme, zina etme, hırsızlık yapma, yalan yere tanıklık etme, kimsenin hakkını yeme, annene babana saygı göster. Adam, Öğretmenim, bunların hepsini gençliğim den beri yerine getiriyorum dedi. Ona sevgiyle bakan İsa, Bir tek eksiğin var dedi. Git neyin varsa sat, parasını yoksullara ver; böylece gökte hazinen olur. Sonra gel, beni izle. Bu sözler üzerine adarnın yüzü asıldı, üzüntü içinde oradan uzaklaştı. Çünkü çok malı vardı.İsa çevresine göz gezdirdikten sonra öğrencilerine, Varlıklı kişilerin Tanrı Egemenliğine girmesi ne güç olacak! » dedi. Öğrenciler O'nun sözlerine şaştılar. Ama Isa onlara yine, Çocuklar » dedi, Tanrı'nın Egemenliğine girmek ne güçtür! Devenin iğne deliğinden geçmesi, zenginin Tanrı Egemenliğine girmesinden daha kolaydır.
Reklam
"hadi kızım, gel babana." diyerek kızına doğru ellerini hevesle açıp kapattı Ali. "Zorlama lan kızı." dedi yusuf. O da ileri eğilip Gökçen'e doğru kollarını uzattı. "Yusuf amcasına gelecek ilk Gökçen kızım." Ali yanına tüneyen Yusuf'a ters bir bakış attı. "Ne diye sana geliyor lan? Babası
Yine içini çekerek baktı Pamuk'a. "Olur da ben gelemezsem yanına..." dedi dudakları titreye titreye. "Her zamanki gibi sen benim yanıma gel, olur mu Pamuk? Söz, yapışma diye kızmayacağım. Sakın beni unutma. Tamam mi?" Cevap gelmedi. Zaten bir cevap da beklemiyordu Murathan. O yüzden bir kez daha okşadı Pamuk'un saçlarını. Eğilip yanağına minik bir öpücük bıraktı. Elini tuttu. Minik elini de uyandırmamaya dikkat ederek öptü. Artık hıçkırıkları sessizce tutamayacağı noktaya gelince ise hızla yerden kalktı. Yüzünü kolunun içine gömüp arkasına döndü. Hıçkıra hıçkıra ağlarken koşarak adadan çıktı. Artık odada sadece üç ses vardı: Gökçen'in nefes sesi, saatten çıkan tik tak sesi ve televizyondan yükselen köylü kızı Zeyno'nun sesi... "Gözlerine her baktığımda yıldızları görürüm, Memoli. Hayatımın en kara günlerinde onlar hatırlatırlar bana yıldızların hep var olduğunu, hiçbir zaman inancımı yitirmemem gerektiğini. Şimdi düşünüyorum da senin gözlerin olmadan geceler ne karanlık geçecek, kim bilir..."
Sayfa 398 - Ephesus YayınlarıKitabı okudu
Mutfağa gidiyorum, masanın üstünde kuru üzüm ve leblebi var. Onları yiyorum. Bana “Nurşeeeen” diye sesleniyor annem. Çok güzel sesleniyor, çok sevgi dolu. Hiç duymadığım kadar güzel söylüyor adımı. “Nurşeeen gel yavrum... Avcumdaki bütün leblebileri ağzıma atıyorum hızlıca, koşarak gidiyorum içeriye. Annemin önünde duruyorum. Anne diyorum. “Nurşen” diyor, ama çağırdığı ben değilmişim gibi boş bakıyor bana. “Anne.” Sonra yüzünde daha önce hiç görmediğim o gülümseme, sesinde hiç duymadığım o ince tını, gözlerindeki o ışıltı gidiyor bana bakarken. Üstüne gülen yüz çizilmiş bir balonun ağır çekimde sönüşü gibi sönüyor annemin yüzü. “Hadi babaannene in sen” diyor bana her zamanki soğuk sesiyle. Ağzımdaki bir avuç leblebi eziği geçmiyor boğazımdan, yutamıyorum. Merdivendeki kilimin altına çıkartıyorum ağzımdaki leblebileri, ilk basamağa. O gün yutamadığım, boğazıma takılan, kursağımda kalan o şeyin “hevesim” olduğunu yıllar sonra anlıyorum.
Anneler
Sen bir çay koy, ben koşarak gelirim, hatta simitte getiririm sana. Otururum hemen yanı başına, sana bakarım öylece, seni anlatan yüzündeki o çizgilere, çocukluğumu ararım gözlerinde, nasırlaşmış ellerinden tutarım, hava soğuk olsa ne olur hem ikimizi de ısıtır senin çayın. Çok üşürsem, sen örgülü çiçekli hırkanla örtersin üstümü. Sen çay dökersin bana içtikçe, ben sana, içimi. Bilirsin benim derdim, tasam çoktur, belki onlar da gelir, sen yine de fazladan bardak koy, hem sen hep derdin ya "çayın kalabalıkla arası iyidir" diye. Çayımızı da demli içeriz hayatın gamına inat. Sen gel de, ben gelirim Annem.. 🖋️ K. D. ⚖️
Reklam
Güllerin içinden canım Koşarak koşarak gel, bana gel
441 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.