Kars’ta bir kültür var:Birinin evine misafirliğe gittiğinizde o kişi size kaz ikram ediyorsa,onun size çok değer verdiğini gösterir bu.Köy halkı öyle kazı herkese pişirmez.
Sultan Aziz’in devrilmesinin arefe yıllarında, Balkanlar, makyavelist batılıların elbirliğiyle, karıştırmalarıyla allak bullak olur; köy köy, şehir şehir, Osmanlıların çekilişi, Rumelinde bir medeniyetin yıkılışı, saadet dolu evlerin kan gölüne dönüşü, köy öğretmeni kadınların kraliçeliğe ve dağ eşkiyası çetelerin krallık ve devlet adamlığına özenişi, Rus baskısının bizi boğuntudan boğuntuya sürükleyişi, Batı hilesinin İstanbul’da kazan kaynatışı, Devletin bütün yivlerinin çözülürken bir eski zaman şatosunun demir kapısından daha çok hıçkırışı... ve daha neler nelerle sosyal yapının umutsuzluktan sünger gibi delik deşik olduğu o yıllarda, İmparatorluğun gözbebeği İstanbul’un kalb noktasında bir çocuk doğdu: Mehmed Akif.
Wittgenstein "yaşamı” bir felsefi masal olmaktan çok iyice serpilmiş bir martavaldır. İç karartacak kadar sıkıcı filozofların arasında pırıl pırıl parıldıyor o - çok sayıda mat, gri çakıl taşlarının arasına atılmış kaba bir elmas gibi. Daha özgeçmişi bile onu diğerlerinden ayrı bir yere koyar gibidir: Tüm servetini bağışlayan Avusturyalı bir multimilyoner, Hitler'in okul arkadaşı, savaş kahramanı, yenilikçi bir mimar, köy okulu öğretmeni, dünyanın ilk jet motorunun tasarımcısı ve (en son ama en önemli madde olarak) sadece iki yıllık bir çalışmanın ardından, (alçakgönüllülükle daha sonra yazdığı gibi) felsefenin önemli problemlerini çözen, Bertrand Russell'ın parlak öğrencisiydi.
17 Nisan 1940’ta 3803 Sayılı Köy Enstitüleri Yasası çıkarıldı. Şöyleydi 1. madde “Köy öğretmeni ve köye yarayan diğer meslek erbabını yetiştirmek üzere, ziraat işlerine elverişli arazisi bulunan yerlerde, maarif vekilliğince köy enstitüleri açılır.”
Atamın çok değer verdiği köylünün öğretmenlere göstermediği değer:
Gani Çavuş'un odasında oturuyoruz. Şubatın yirmi biri. Eşini görmediğim yaman bir tipi, sokakları süpürüyor. Derde, sıkıntıya ilişkin acıklı konuşmaların bini bir paraya. Bu sırada kapı açıldı, efendi kılıklı bir genç girdi içeri. Bir elinde ufak bir bavul var. Paltosunun yakalarını kaldırıp çengelliiğneyle tutturmuş. Bir elinde de, kapının