ama baksak ki birbirimize arada
-yorulunca işten bakarız da-
sanki herkes yeni bir haber getirmiş gibidir
öyledir öyledir
yüzlerimiz ona göre kesilmiş
ona göre biçilmiştir
çünkü insan yalnızken katettiği yollardan
ne zaman geri dönse yeni bir haber getirir
-doğrusu kentlerden kentlere mektuplar da böyle sessiz gider-
ve dışardan biri geçse gözlerimiz ona dikilir
çok görmüşümdür iş hanlarındaki terziler
kapıları açık terziler de böyledir
biri merdivenleri çıkmaya görsün
o çıraklar kalfalar yok mu
dişlerinde iğneler iplikler,
başlarını kaldırıp
hepsi birden göz kulak kesilirler.
Okuma zevki üzerine konuşmak için nefes tüketmiyorlardı, belki de bu zevki kaybettiklerinden ya da gerçekte hiçbir zaman böyle bir hisse sahip olmadıklarından.
yarın güneşin doğmasını beklediğimizde ampiristler gibi davranıyoruzdur, çünkü günümüze dek hep böyle olageldiği olgusuna dayanırız. sadece astronom usla hüküm verir.
yüksek statülü işlerde çalışmaya takmış olabilirsiniz ve iç dünyanız sadece bu konuya karşı duyarlı, zihniniz hep bu konuyla meşgul olabilir…toplumsal açıdan kabul edilir olsun olmasın her türlü bağımlılık narsisisttir. odağın merkezine sizi ve sizin ihtiyaçlarınızı yerleştirir. öbür insanlara bir şey kalmaz. size bir şey kalmaz.
dünyanın henüz genç olduğu günlerde, bir göl kıyısının yanındaki otların üzerine uzanıp suya bakarken narkissos bir şeyler aramaktaydı; sudaki o göz kamaştırıcı yansısına aşık olmadan önce. bulmayı arzuladığı şeyin aşk ya da en azından aşkın varlığını kanıtlayacak bir şey olduğunu tahmin etmek zor değil. hepimiz bunu isteriz. sevgisiz yaşamak hepimiz için can sıkıcı ve tehlikeli bir şeydir. genç yunanımız o sıralarda daha toy bir çocuktu. dünyaya yabancı, tecrübesiz, her şeyden hemen etkilenebilen biriydi. aradığı şeyi bulmak için içine bakacağına dışarıya bakması, onun kaderini daha da acıklı kılıyor.
bize çok hafif gelen önemsiz düşüncelerin sende öyle olmadıkları kesin ve sen, onların ne unutuş, ne de hatıra veren o harikulade saçılmalarından acı çekiyorsun. senin için ne yapabilirim?
ve insan bir sokakta bu kadar uzun zaman, yaşlandığını keşfedene kadar zaman geçirmişse doğal olarak artık gidemez, düşüncesinde evet, ama gerçekte hayır, ama gerçekte değil de düşüncede gitmek, çifte ıstırap anlamına gelir,
…artık durmadan, zamanında gitmeliydim der ve kendi kendine zamanında neden gitmedim diye sorar. Ama kendimize neden gitmediğimizi sorarsak ve neden zamanında gitmedik dersek, bu en son sınıra gelindiği anda gitmediysek artık bunu anlayamayız…