Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Şeyh Galib'in şöhretine rağmen çilede, ayakkabıcılıktan odun taşımaya, bulaşıcılıktan sofra kurup toplamaya kadar, nefis terbiyesi ve gururunu yenmesi için neler gerekiyorsa hepsini yaptığından şüphe edilmez.
“Sevgilinin rûy’inden, leb’inden söz ederek, mürâat-ı nazır olsun diye kaşla gözü bir araya getirerek şair olunmazdı.”
Reklam
“Zannetme ki şöyle böyle bir söz Gel sen dahi söyle böyle bir söz”
"Erzâkları belâ-yı nâgâh Âteş yağar üstlerine her gâh Eksikleri dâne-i şerâre Biçdikleri kalb-i pâre pâre"
Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen/ Merdüm-i dide-i ekvân olan âdemsin sen (Şeyh Galib)
Reklam
Şeyh Galip
Bütün ömrü "Ah mine'l -aşk ( Aaah, aşktan ve aşkın elinden!..)" diye yanarak geçen Galib'in romanı da herhalde ateşle yazılabilirdi ki Kuğunun Son Şarkısı'nda da en geniş yer ateşe ayrılmış. Okurken o ateş sizi de yaksın; o aşkın yıldızları birer yalım olup kafanıza yağsın istiyorsunuz...
Sayfa 76
Şeyh Galib
Bir şu'lesi var ki şem'-i cânın Fânusuna sığmaz âsmânın
Sayfa 178 - Kapı YayınlarıKitabı okudu
Ateşler İçinde Kaknus
"Cehennem, cennet İstanbul'a zaman zaman düşen ateşleri görse, hararetin yüksekliğinden Allah'a sığınır."
Sayfa 43 - Kapı Yayınları, 9. BasımKitabı okudu
Genç bir adam olarak son nefesini veren Şeyh Gâlib'in cenazesi yıkanırken henüz hayatta olan babası Mustafa Reşid Efendi'nin oğlunu son olarak görmek istediği,teneşirin başında, yağmur gibi dökülen gözyaşları ak sakalından süzülürken "Ah oğul,bu tahtaya kara sakal yakışmıyor" dediği bilinmektedir.
Kapı YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Kaknus güzel fakat acayip bir kuştur. Yeri yurdu da Hindistan’dadır. Uzun, kuvvetli bir gagası vardır. O gagada ney gibi birçok delik bulunur. 360 tane delik vardır. Sonra bu kuşun eşi de yoktur; tektir bu kuş! Her delikten başka türlü bir ses çıkar; her sesten de başka bir nağme duyulur. Bütün kuşlar susarlar. Onun sesinin güzelliğinden hepsinin de aklı başından gider. Bir filozof vardı; bir müddet onunla düştü kalktı ve müzik bilgisini onun sesini taklit ederek meydana getirdi. Bu kuşun ömrü bin yıla yakındır. Öleceği vakti bilir. Öleceğini anlayıp da kendisinden ümidi kesti mi çalı çırpı toplar, onları çepeçevre yığar. Tam ortasına da kendisi geçer, yüzlerce türlü nağmelerle feryada başlar. Âdeta ruhunun her deliğinden başka çeşit bir dertli nağme çıkar. Hem feryad eder, hem de ölüm derdinden gazel yaprağı gibi titrer. Onun feryadını duyup işiten bütün kuşlar, onun coşkunluğunu gören bütün yırtıcı hayvanlar, karşısında düşüp ölürler. Hepsi onun ağlamasına bakar, bir kısmı da dermansız takatsiz bir hale düşüp ölür gider. Onun bu ölüm günü acayip bir gündür. Gönüller yakan feryadından adeta gönüllerden kanlar damlar. Nihayet bir soluk ömrü kalınca şiddetle kanatlarını çırpar. Kanadından bir kıvılcım çıkar; alev alır, ateşlenir. O ateş çevresindeki çalı çırpıyı tutuşturur; bu suretle tamamıyla yanıp gider. Külde bir zerre bile ateş kalmayınca, o külden başka bir kaknus kuşu meydana gelir. Hiç kimseye böyle bir şey nasip olur mu? Öldükten sonra doğsun ya da doğursun! Feridüddin Attar
Geri114
224 öğeden 211 ile 224 arasındakiler gösteriliyor.