Birkaç ay önce Ümit Meriç’in ‘’ İçimdeki Cennete Yolculuk’’ kitabını okuduğumda; bu zarafetin, hassas zekanın, cümlelerdeki derinliğin, edebi birikimin genetik mirasının sahibini merak edip Cemil Meriç kitaplarıyla kütüphanemi şereflendirmiştim . Sosyal medyadan, haberlerden, dergilerden ve Dücane Cündioğlu’nun hazırladığı belgeselden kısmen
Size yazarı anlatmalı mıyım? Haddim değil deyip susmalı mıyım? Elbette pek çoğunuz benden çok daha iyi biliyorsunuzdur. Hele ki bu eseri okumaya kalkışmış yahut okumuş biriyseniz zaten oldukça aşina olmanız muhtemeldir. O nedenle bu çipil gözlü, ( bizim oraların deyimiyle) bi kucak sakallı adamı anlatmak işlemini pas geçiyorum.
Tolstoy bu
Amerikalı yazar George Raymond Richard Martin'in bu aralar sıkça rastladığım, sosyal medya kullanan hemen hemen herkesin bir kere de olsa okuduğu çok güzelbir cümlesi var. Bu cümleyi okuduktan sonra, iyi ki kitaplar var hee, diyorsunuz kendinize. Kitap okuyor olmanın verdiği o eşsiz huzuru ve gururu yaşıyorsunuz. Aslında günde 1 saat de olsa
KLASİK AHMET ÜMİT!!!
Başlığı görünce muhtemelen kötü bir yorum yazacakmışım gibi görünebilir ama konu Ahmet ümit olunca ve sapına kadar polisiye tadı veren bir kitabı olunca kötü bir şey yazmak zor.
Kahramanımız hepimizin yaşamını temsil eder hiç istemediği halde kendini bir çıkmazın içinde bulur ve gazeteci kimliğinden midir bilinmez uzaklaşmak istesede bir türlü uzaklaşamaz. Cinayetler ardı ardına gelir. Kahramanımız kime guvenecegini bilemez. Bunlar olurken tabikide özel hayatida işin içine karışır ve olaylar içinden çıkılmaz bir hal alır. En sonunda herşeyin merkezinde bulunan kahramanımız tarafların kullandıkları bir kukla haline gelir, bu anlaşılınca da iş işten geçmiştir tabikide. Kahramanımız iyi olmaya çalışırken kötü, yararlı olmaya çalışırken zararlı olmaya başlar...
Yazdıklarım bir bilmece gibi görünebilir. Bunları bir roman yapmakta anca Ahmet ümitin kalemine yakışır. Bir solukta okunacak bir polisiye. İlk kez Ahmet ümit okuyacaklarada ilk romanlarından olan bu romanı tavsiye edebilirim.