Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Derine doğru...
"Kurb-i sultân âteş-i sûzan." Sultana ne kadar yakın olursanız ateş o kadar yakıcı olur.
kurb-i sultan ates-i suzan
Acaba ne oluyor da büyük davaların küçük ve fakat namuslu dava adamları, biraz palazlandiktan sonra küçük ve basit davaların şahsiyetini, haysiyetini ve dahi ehliyetini kaybetmiş büyük sözcüleri makamına iniyorlar ?
Sayfa 26 - kapıKitabı okudu
Reklam
"Esâfil behre-dâr-ı kurb-í cebbârân-ı devletdir Kilab olmaz cüdâ sayyâd-ı bî-dâdın ríkâbından" Esâfil: Sefil, alçak kimseler Behre-dâr: Pay almış, faydalanmış Kurb: Yakınlık Cebbârân: Ceberut, zalim olanlar Kilâb: Köpekler Cüdâ: Ayrı, uzak Sayyâd: Avcı Bî-dâd: Merhametsiz Rikâb: Üzengi [Devlet yetkisi kullanan zalimlerin yakınında, onlardan faydalanan alçak kimseler hiç eksik olmaz. Nasıl ki merhametsiz avcının üzengisinin hemen yanında devamlı köpek bulunur.]
Sayfa 166Kitabı okudu
Zevk-i dünyaya firib olmadılar ehl-i kemal Bildiler hasılı hep zıll-u heva lu'b-u hayal. Zevke teşbihi cihanın hele rüyaya misal, Damen-i aşkı tutup buldu kamu kurb-i visal. Kamil kimseler dünyanın zevkine kapılmadı. Sonuçta dünyanın bir gölge ve boş bir arzu, bir oyuncak ve hayal olduğunu bildiler. Rüyanın gerçekle ne kadar ilgisi varsa, cihanın da zevkle o kadar ilgisi vardır. Herkes aşk eteğini tutarak Allah'a yaklaştı.
84 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
Nur-i nigâh-ı cananın söndüğü, kalb-i remide-i Vuslat'ın durduğu, ilahi bir hüsnün münkalib-i türâb olduğu yer, bu topraklardır. Bu bir avuç toprak, içinde yatan meleğe, kurb-i uluhiyetinde bir küre-i Vuslat halk etmek için midir? Ey kâinat! Yirmi yaşında verem şehidesi olan bu duhter-i ruhperveri bu taşın altından, bu toprakların içinden kurtararak kevakib-i bînihayene bir Zühre daha ilave etmek için ezeliyetinle, ebediyetinle, güneşlerinle, aylarınla bu mezarın ayakucuna in. Orada ağlayarak bulacağın Sezai'nin döktüğü gözyaşlarını, hayatının bu taştan, bu serhadd-i amalinden ileri gidemeyerek zevale münkalib olduğunu Vuslat'ına haber ver. Ey zair-i zeval peyrev. Bu mezarı kemal-i mehåbet ve hürmetle ziyaret et ki bu medfun olan bir cihan-i ismet bir kâinat-ı hüsndür.
Küçük Şeyler
Küçük ŞeylerSamipaşazade Sezai · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201813,2bin okunma
"Kurb-i sultan ateş-i suzandır"
Sayfa 174 - Dergâh Yayınları, 11. Baskı (2013)Kitabı okudu
Reklam
Aldanan Sûfiler
Marifet ilmi, hakkı muşahade, haller, makamlar, șuhûd, vuslat, kurb gibi sadece kelime ve isim olarak bildikleri tasavvufî esaslar konusunda iddia sahibi olanlar. Kendisinin mukarrabun zümresinde, Hakk'a vasıl olduğunu iddia edenler, hezeyan savurmak ve hevaya tâbi olmaktan başka bir hüneri olmayanlar. Bunlar Allah indinde münafık facirlerden, sûfiler indinde ise ahmak cahillerdendirler. Helal ile haramı eşit görenler, hizmet ve tevazuu yükselmek için alet edenler, Allah'a vasıl olduklarını zanneden cahil ahmaklar...
Sayfa 286 - Dergâh Yayınları, 11. Baskı (2013)Kitabı okudu
Ey Aziz! Ma'lum olsun ki, tarîk-i Muhammedi'de ahlâk-ı Peygamberiyi kendisine şiar edinmek her mü'min-i mükellefin borçlu olduğu bir vazifedir. Öyle olunca ya'ni ahlâk-ı Muhammedi'yi fener gibi önüne ışık edinmedikçe, o kimsenin sonu husrân ve helâktir. Ahlâk-ı Muhammedi'yi kendisine şiâr edinen kimse, her zeman dünyevi ve uhrevi se'âdet-i ebediyyeye mazhar olarak; kalbi, mir'ât-ı hakikat ve merkezi tevhid-i sırr-ı Yezdânî ve o kalb, delil-i kurb-i Subhâni... ve o kalbe nazar ettikçe, hakikat-i râh-ı hüdâ-yı teayyün ederek kurbiyyet-i Hudâ-yı lemyezel ile feyz-i füyûzât-ı Samedânî, bütün cevarih-i a'zâsını istila edecektir. Ve o âyineye nazar ettikçe «Cânân cemâlin gösterir» sirrina mazhar olacaktır. Ve bin-netice lika-yı ilâhiyyeye karşı teslim-i rûh etmek üzre Cenâb-ı Hakk'ın Kur'ân-ı Kerîm'i ile va'd ettiği cennet-i Fir devs-i a'lâsında «niteliksiz» Cemâl-Ullah'ı seyretmekle son ikram-ı ilâhiyyeye mazhar olacaktır. Cenâb-ı Z'ül-Celâl Hazretleri, dergâh-ı ulû hiyyetinde makbûl, mergûb, mahbûb ibâd-ı kirâmının hurmetine bizlere avn u inâyetini delâlet buyursun, bi-mennihi-Teâlâ...
Sevdiğim! Nerede o eski demler? Ezvâk-ı kurb u vuslata bedel şimdi bu‘d u firkat çehre-nümâ-yı ubûset oldu. O tatlı tatlı mülâkâtların yerine şimdi birbirimizden tebâud, birbirimizi terk etmek beliyyesi kâim oldu. İbn Zeydûn
473 öğeden 311 ile 320 arasındakiler gösteriliyor.