Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kalbim, şarkı söyleyen bir kuş gibi, yuvası hareli bir sürgünde; Kalbim, bir elma ağacı gibi, dalları tıknaz meyvelerin ağırlığında eğilmiş; Kalbim gökkuşağı renklerinde bir deniz kabuğu gibi, Dingin bir denizde gezinen; Kalbim hepsinden daha mutlu Çünkü sevgilim bana geldi.
Eskilerin bir tabiri vardır hani, Yüreğim inceldi dayanmıyor artık diye... Öyle oldu benimde yüreğim galiba , Bozulmuş karınca yuvası görsem içim acıyor, Kanadı kırık bir kuş görsem , Uçabilsin diye kanatları olmak geliyor içimden.. Bir imalı söze kırılıp inciniyor , bir kaş çatışına ömrümden ömür gidiyor... Kötüye bile dua ediyor, İyilikler karşısında eziliyorum. . Kısacası , inceldi yüreğim bu dünyayı artık kaldırmıyor , Başka ne diyeyim... AHRÂZ SNR .....
Reklam
:D
İsimleri Joachim ve Anne idi ve yirmi yıl çocuk sahibi olamamışlardı. O zamanlar, çocuksuz olmak ayıp, gizli bir suça kesilmiş ceza sayılıyordu, öyle ki Joachim tapmakta kurban kesmek isteyince rahip bunu yasaklamıştı. Anne, hizmetçisi Judith’e içini dökse bile o da merhamet duygusundan yoksun biriydi. Daha sonra teselliyi dua etmekte aradı, bir defne ağacının altına otururken ağaçta bir kuş yuvası gözüne çarptı. Bu onu duygulandırıp, kedere sürükleyince Cebrail göründü ve ona yakında hamile kalacağını müjdeledi. Joachim de benzer bir mesaj almıştı. On üçüncü yüzyılda, Kudüs’teki Altın Kapı’da buluşmaları, Anne’m hamile kalışı, fiziksel ortamdan ruhsal bir olaya dönüştürülerek öykü daha da süslendi. Sonuçta, Bâkire Meryem inancı oluştu: Meryem hamile kalmış ve doğururken ilk günahı işlememişti.
Sayfa 69 - Agora Kitaplığı
bir kuş yuvası kurdum odamın köşesine bir de kuş resmi çizdim duvara içeride bir kuş yuvası.
Vakt erişti ağzımın alabileceği Ne kadar arkadaş sözü varsa Alıp gitmeliyim hemen buradan Çünkü gece, eski bir kuş yuvası gibi Duruyor ağaçların dalları arasında
Kuş anı yaşıyordu, bu yüzden atmacanın yavruları alıp götürdüğü aynı yere son dört senedir tekrar tekrar yuva yapabiliyordu. Onun için geçmiş ya da gelecek yoktu, yalnızca bir zaman sonra doğacak olan yavruları ve yuvası vardı. Atmacanın gelip onları kapması o anda var olan bir gerçek değildi onun için, bu yüzden bunu düşünüp ona göre yaşamıyordu.
Sayfa 94
Reklam
“Arif Nihat Asya’nın ders kitaplarında okutulan “Bayrak” adlı şiirin kültürümüzü yansıtmadığını söylemiştik…Kendilerini milliyetçi-muhafazakar olarak görenler ,bu şiirin savunmasını yapma telaşına düşerek,kültürümüzden ne denli uzakta olduklarını gözler önüne sererler.Türklükten bahsedip ,Türk kültürünü tanımayandan daha zavallı kim olabilir?Kuşları ne denli seven ve yuvalarını koruyan bir toplum olduğumuza dair verdiğimiz nice örneğe,Edmondo de Amicis’in gözlemlerini ekleyelim bir de.İtalyan yazarın gözler önüne serdiği şu sevgiyi görmeyene “kör”,kuş yuvası bozmayı “Türklük” sanana “cahil” denmez de,ne denir:”Türklerin çok sevip korudukları her cinsten sayısız kuş yüzünden İstanbul’un kendine mahsus bir neşesi ve zerafeti vardır.”
Yalnızlık onun yuvası gibiydi. Güzel kanatlı bir kuş gibi rahatça yuvasına girip çıkabiliyor, bunu yaparken hiç zorlanmıyordu. Bu da daha önce benim kimsede görmediğim bir özellikti ve bu yalnızlığı beni büyülüyor, bende oraya, o yalnızlığın içine girme isteği uyandırıyordu. İkimize ait bir yalnızlığımız olsun istiyordum .
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.