sadece inançsızlık onu el değmemiş bırakır; onu aşındıran, kuşkular değil imandır.
Gece dilsizliğinde sesler büyütüyoruz Uykular dağılıyor kuşkular dehlizinde Ken elimizle boğup kendi sesimizi Başımız eğik geçiyoruz kapılardan Bir büyük suç oluyor suçsuzluk içimizde
Reklam
Bir insanın yeni ya da pahalı bir şeye sahip olması, dinbilimden de geometriden de habersiz olduğunun kanıtıydı; o insanın ruhuyla ilgili kuşkular bile uyan­dırabiliyordu.
Sayfa 13 - Kırmızı Kedi YayınlarıKitabı okuyor
Gözlemlemek yerine, usa vurum yoluyla hangi mevsimin in­tihara daha uygun olduğunu öngörmeye çalışsak, göğün daha loş renkli, sıcaklığın daha düşük, havanın daha nemli olduğu mevsimi söyleriz. Doğanın böyle havalarda aldığı kasvetli görünüm insanı düşlere itmez, üzüntülü tutkuları uyandırmaz, melankoliye dave­tiye çıkarmaz mı? Bununla birlikte, doğal sıcaklığın eksiğini kapa­mak için daha zengin bir beslenme gerekir ve besin bulmak da yine bu mevsimde daha zordur. Zaten bu nedenle, Montesquieu puslu ve soğuk ülkeleri intihara çok uygun yerler olarak göstermiş, onun bu düşüncesi de uzun zaman yasa gibi kabul edilmiştir. Bunu mevsim­lere uygulayarak, intihar sayısının doruğunun sonbahar olduğuna karar verilmiştir. Her ne kadar Esquirol daha o zaman bu varsayım üzerinde birtakım kuşkular öne sürmüşse de Falret ilke olarak ka­bul ediyordu. Bugün, eldeki istatistik bilgiler bunu kesinlikle çürütmüştür. İntihar en üst dereceye ne kışın ne sonbaharda erişir; en çok intihar edilen mevsim doğanın en güleryüzlü, sıcaklığın en tatlı oldu aylardır.
"Kadınlar ne kadar severse o kadar korkar. Sevgileri de kuşkuları da varsa aşırı var. Yoksa hiç yoktur. Siz bilirsiniz Benim ne türlü sevdiğimi. Öyleyse anlayın ne türlü korktuğumu. Büyük sevgide, küçük kuşkular korkuya döner, Küçük korkular büyüdükçe artar büyük sevgiler. "
Ciddi ciddi ne tür bir dünyaya çattığımı düşünmeye başladım. Anlaşılan kentsel dünyanın ne dağlardan, ormanlardan, nehirlerden ve hayvanlardan oluşan gerçek dünyadan, yani kırsal dünyadan ne de Tanrı’nın düşüncelerinden (bitkiler ve kristaller) haberi vardı. Bu düşünce beni rahatlatıp özsaygımı yeniledi. Tüm öğrenme zenginliğine karşın, kentsel dünyanın zihinsel açıdan oldukça kısıtlı olduğunun bilincine varmıştım. Bu sezgi tehlikeli oldu çünkü beni kendini beğenmişlik nöbetlerine, yersiz eleştirilere ve saldırganlığa yöneltti. İnsanlar benden hoşlanmamaya başladılar. Haklıydılar da. Bunun sonucunda, bütün eski kuşkular, aşağılık duyguları ve bunalımlar yinelendi. Çözümlemeye kararlı olduğum kısır bir döngüydü bu. Garip biri olduğumla ilgili namımı beğenip oturacağıma, dünyanın dışında kalmamaya karar verdim.
Reklam
Ara sıra babamla ciddi konularda konuşmaya kalktığımda, her zaman beni şaşırtan bir sabırsızlıkla ve gergin bir savunmayla karşılaşıyordum. Zavallı babamın, içindeki kuşkular onu yiyip bitirdiği için düşünmeye cesaret edemediğini ancak birkaç yıl sonra anladım. Kendinden kaçtığı için körü körüne bir inancı inatla sürdürüyordu. İnancı, uğraş vererek elde etmek istiyor, ürperti veren bir gayretle çabalıyor ve bu nedenle inanç ona bir inayet olarak kendiliğinden gelmiyordu. “…Hala uzaktaki masumlar ülkesinde yaşıyor, oysa ben kendimi gerçeğe ve yaratılmanın görkemine ve acımasızlığına kaptırdım. Bunu duymaya dayanabilir mi? Aramızda aşılmaz bir duvar var. İletişim yok; olamaz da.”
İnsan ne yaptığını bilmeden hain oluveriyor. Neden korktuğumuzu bilmeden kuşkular içindeyiz. Azmış kudurmuş bir denizin ortasında Sağa sola boşuna yalpa vurup Olduğumuz yerde sayar gibiyiz.
–Kuşkular insanoğlunun zayıflığına özgüdür, ama bizler merhametli rabbimizin bize güç vermesi için dua etmeliyiz.
Reklam
Bu şehir kurtlar şehridir Büyük korkaklar şehridir Kuşkular kuyusudur Açlık deliliğidir Otur Ahmet kardeşim Otur da konuşalım.
Kuşkular insanoğlunun zayıflığına özgüdür, ama bizler merhametli rabbimizin bize güç vermesi için dua etmeliyiz.
İçinde çatışmalar yaşadı, kuşkular yüreğini kemirdi.
Güvence, düzen, mutluluk; alt alta yazılıp toplandığında aşka benzeyebilecek, hemen hemen aşk sayılabilecek sayılar. Ama aşk değildi bunlar; bu kuşkular şaşkınlığını artırıyordu; çünkü aşkın gerçekte yaşamak için ona en gerekli şey olduğundan kendisi de emin değildi.
Sayfa 261Kitabı okudu
Bu tür kuşkular için bile artık çok geç değil mi? Böyle eski, uykuya dalmış, ışıktan korkan davaları kim uyandırabilir ki artık?
Sayfa 182Kitabı okudu
Resim