"Sizi siz yapan şey, giydikleriniz veya malvarlığınız değildir; ne kadar çok şeye sahip olduğunuz değildir, sizi siz yapan kendinizdir. Karakterinizdir."
Lao Tse
İdeal insan tabiattan kalkarak Allah’ı anlamaya çalışır; insanlığı arar Tanrıya ulaşır. Tabiata gözlerini kapamaz, insanlığa sırt çevirmez. Elinde Sezar’ın kılıcını tutar ama, göğsünde Hz. İsa'nın yüreğini taşır.
Sokrates’in beyniyle düşünür ve Allah’ı Hallacının kalbiyle sever. Alexis Carrel’in özlediği gibi, bilimin ve Tanrının güzelliğini görür; hem Pascal’ın hem Descartes’in sözlerine kulak verir. Buda gibi, eğlence ve bencelliğin fildişi kulesinden inmiştir; Lao Tse gibi yaratılışındaki gizli hikmetleri;
Konfüçyüs gibi toplumun akıbetini düşünür.
Spartakus gibi kölecilere başkaldırır.
Hz. İsa gibi aşk ve barış, Hz. Musa gibi de cihad ve kurtuluş mesajı taşır.
Felsefî düşünceleri dolayısıyla insanların akıbetine ilgisiz kalmaz; siyasetle uğraşması da onu demogojiye ve şöhretperestliğe götürmez.
Ne bilim onu inançtan, ne de inanç onu düşünmekten ve mantığını kullanmaktan alıkoyar. O, cihad ve içtihad, şiir ve kıhç, yalnızlık ve inanç, duygu ve akıl, kudret ve aşk, inanç ve bilgi adamıdır. O, gerçek insanlığın bütün boyutlarını kendinde birleştirir. Yaşadığı hayat, onu tek boyutlu, kırık ve mağlup bir yaratık haline getirmemiştir.
Büyük filozof Lao-tse der ki: Hastalığını hastalık olarak bilen hasta değildir. Şu halde senin bütün bunlardan kurtulman için hasta olmadığını bilmenden başka bir şey lazım değil...