böyle:
sen ve ben
ekim ayında bir akşam üstü
ısırgan ayaz havayı dolduruyor
burunlarımız kızarmaya başlamış
bol şekerli kahvelerimizi içerken
parmaklar birbirine sarılmış
unutmuşuz her şeyi
ve diğer herkesi
böyle, böyle
böyle
Bir vakitler bana değer vermiş dostlarım, akrabalarım için hoş bir yanı var mı yaşamamın? Heyhat, bu nasıl iş böyle? Düşlerle gerçekler sürekli çatışma halinde!
Mesela ben neden kalem memuruyum? Sebebi nedir? Belki kontum, belki generalim; belki sadece görünüşüm kalem memuru gibi; ne malum sahiden öyle olduğum? Belki de kim olduğumu ben bile bilmiyorumdur.