Seni tanımadan önce ağaçların çiçek açtığı ve yaprak döktüğü mevsimleri hep kaçırırdım derdi resim yapmayı sevdiğim halde denizin mavisini bilmezdim yaprağın yeşilinin her mevsimde değiştiğine dikkat etmemiştim seni tanıdıktan sonra o güne kadar tabiat resmi yapmayı sevmediğim halde bir ağaç bir yaprak küçük bir ot bile çizmiş olmadığım halde ve
yalanım yok dünyada en çok sana hiddetlendim
çünkü sevdim
çok sevdim buna inandırdım imamı
Allah ve şahitler huzurunda sevgilim
belediye ikimizi topluma inandırdı
çoğu zaman bir öpücük kâfi mutabakattır
öyleyse attığımız imzaya ne gerek vardı
aşkımız hukuki bir gerekçeyle vurulmuştur
o imza devleti üstümüze bulaştırdı
*
ben seninle müşterek bir
Ey benim gülen yüzüm, sevgilim...
Senin güzelliğin dünyaya dedikodudur.
Bu ne güzellik, bu ne yüz, bu ne güldür?
Acaba saçın amberi görüp mis kokulu olmuş?
Bu ne saç, bu ne kahkül, bu ne zülüftür…
Aklım saçının kokusuyla doludur,
Bu ne güzel koku, bu ne ıtır, bu ne hoştur…
Gözyaşı dalgalarım taşıp başımdan aştı,
Bu ne deniz, bu ne ırmak, bu ne nehirdir...
Muhibbi ansızın divane oldu.
Bu ne aşktır, bu ne derttir, bu ne huydur…
Sen ceylansın,
Sevgilim.
Bekleye bekleye aşktan kızardığım,
Beni pişirdi bu sevda.
Adam etti, lal etti,
Sen şükretmekten yorulduğum mucizemsin.
Sen ummadık anda gelen ne güzel haber,