Mükemmeldi, trye çevirsinler diye beklediğim her saniyeye değdi. Bi kere yazarın dili çok akıcıydı, çok eğlenceliydi. Ve orj adıyla bastığınız için teşekkür ederim. Bazı şeyler orjinal olarak kalmalı bence. O güzelim kapakta güçsüz yazısını görsem gözlerim kanardı heralde. Karakterlerin arasındaki uyum, dinamik -özellikle- Paedyn'ın hırsı
It was the sixties, after all, and society was being shaken to its core by a series of revolutionary new ideas, such as “having fewer wars,” “not being quite as racist” and “maybe trying not to fuck the planet up entirely.”
What else am I afraid of? Death. Fearing something that is inescapable might not be the most productive use of time. Maybe it isn’t even death that I fear but more the fear of the unknown.
Bu gece ayak tırnaklarımı kesmek için büyük gayret göstermeliyim. Biliyorum; kanserden ölenler, sokaklarda yatanlar var ve ben burada oturmuş ayak tırnaklarımı kesmekten söz ediyorum. Olsun, yılda 162 beysbol maçı izleyen bir denyodan daha yakınım gerçekliğe muhtemelen. Cehennemimi yaşadım ben ve hâlâ yaşıyorum. Kendimi üstün hissetmiyorum. Yetmiş bir yaşında hâlâ hayatta olup ayak tırnaklarımı kesmekten şikayet edebilmem mucizenin ta kendisi bana kalırsa. Filozofları okuyoru
m son günlerde. Gerçekten tuhaf, deli matrak, kumarbaz adamlar bunlar. Descartes çıkıp herkesin zırvaladığını, mutlak ve aşikar gerçekliğin tek modelinin matematik olduğunu söylüyor. Mekanizm. Derken Hume nedensel bilginin geçerliliğini sorguluyor. Sonra Kierkegard, "Parmağımı varoluşa daldınyorum,
kokusu yok. Nerdeyim?" diye soruyor. Derken Sartre ve aroluşun
anlamsız olduğu iddiası. Seviyorum bu adamları. Dünyayı sallıyorlar. Bu düşünceler başlarını ağrıtmadı mı? Ani bir kasvet kükremesi çıkmadı mı dişlerinin arasından? Böyle adamları sokakta karşılaştığım, kafelerde gördüğüm adamlarla kıyasladığımda fark o denli büyük ki içimde bir yer burkuluyor,
bağırsaklarım düğümleniyor. Bu gece de ayak tırnaklarımı kesmeyeceğim galiba. Deli değilim ama aklımın başımda olduğu da söylenemez. Hayır, deliyim belki!