Mütecessis bir tebessümle kınarken esef yüklü mutlulukları, hani olurda içimizden gelen kahkahaya eşlik eder mazimin çocuk yanı. Aslında mücbir sebepleri var yas denen mutluluk ihlalinin. Bu sebeple senle ben ayrıyız sevdiğim. Zamanın hayal kırıklıkları yığınla belirsiz bir zarf tümlecinde; bir de benlik duygusu yok mu? Bence o zulüm ediyor nefsimize. Dingin ruhların da kralı ölür vakti geldiğinde, Süleyman bile göçmedi mi bir değnek üzerinde? Hele ki huzurun tınısında hep yeknesak bir hayat varsa heybemizde, işte o vakit yalnızlık başlar güncemizde. Açık tenli bir aşka rağbet edip tozu dumana katarken gecelerde, dönüşü geciktirmeyip gerimi dönsek kıblemize… Ürkek bir ceylan gibi vuruldu mazim düşlerimde ve asla olmaz dediğim alametlerle boğuşuyorum kendimce. Oysa ki tek bir kelimesine verebileceğim candan öte ne çok şey vardı servetimde, şimdi keşke diye başlayan şiirlerin hepsi benden sana gelsin hediye. Kenetlendiğimiz bir dizede, anbean depreşen ruhlarımızın kafası güzelliğinde keşfederken sensizliği. Uzaklardan ağıtlar duyuluyor yoksa öldün mü sevgili? Kâhinlerin hayretler uyandıran palavralarına kanmıyorum eskisi gibi... Alim görünümlü soytarıların kıskancında değilim inan ki... İlahi bir haz olarak beklemesem de artık seni, ötelere bıraktım bende kalan arzuların şehvetini. Dip açılarımın en haşmetlisi ile münakaşadayım, sadece aşka hibe ettiğim açlığımın kavgasındayım. Üstelik devingen bir mahremiyet kadar kutsal olan her ne varsa, ben bundan böyle onlara tapmaktayım.
Ben sadece mütereddit ve zayıfım. Sürükleniyorum. Mazim beni sürüklüyor.
Sayfa 201Kitabı okudu
Reklam
Böylece her şey yoluna girdi. Ve biz tekrar, hatta eskisinden daha kuvvetle günün adamı olduk. Babacanca hâllerim halkın hoşuna gidiyordu. Acayip mazim, icat kabiliyetim, açık kalbim her gün bir kere daha övülüyordu. Hiçbir topluluk yoktu ki bulunmam istenilmesin! Doğrusunu isterseniz ben de bu şöhretin tam tadını çıkarmaktan hiç çekinmiyordum. Gözlüğüm, şemsiyem, hiçbir zaman yerine tam oturmayan şapkam, biraz bol kesilmiş elbiselerim, babayani hâllerim, hülâsa elimdeki tesbihe varıncaya kadar her şeyim bu muvaffakiyeti besleyecek şekilde tanzim edilmişti. Gittiğim her yerde etrafım çevriliyor, her meselede fikrim soruluyordu. Umuma ait ölçüleri hiç rahatsız etmeyecek şekilde yaşadığım için seviliyordum.
BİR BABANIN ŞİKÂYETLERİ İnsanlar görüyorum., yangından kaçar gibi kaçıyorlar vazifeden. Önlerinde uçurum. Bir uçurum ki memleketimin insanları ile dolu., bir uçurum ki uçsuz bucaksız.. Uçurum değil, bir ejderin ağzı. Belki biz de koşuyorduk uçuruma. Belki eteklerimiz bir dikene takıldı, belki biz de uçurumdayız. Ama bu uçurum da kat
KÜSTAH PALİKARYA'YA Güzel İzmir'imizin işgali sırasında, bir çok masum Türk'ün kanına girdiği için murdar canını cehenneme yolladığımız, insan kasabı, kızıl ve rezil Makaryos'un yoldaşı, mel'un ve menfur papaz «Hrisostomos» keferesinin Atina'da dikilen heykeli üzerine yazılan aleyhimizdeki tarih ve gerçek dışı hezeyanlar dolayısıyla bir
-Bilmiyorsun, bilemezsin, beni ne kadar sevmezdi. Ve nasıl küçük, biçare görürdü. Adım evde, yapma çiçekti. Beni göğsümde, mantomda yapma bir çiçek olmadan sokağa çıkarmazdı. "Sen de taşı, derdi hep! Sen de taşı! Çünkü ben seni yanımda öyle taşıyorum!" Ve birisi çiçeğimi överse sevincinden bayılırdı. Ah o sinsi sinsi bakıp gülüşü... Söylemeğe hacet yok ki Selma benim sadece sevgilim değildi. O biraz da mazim dediğim korkunç şeyden aldığım öçtü. Onun sayesinde arkamda bıraktığım günlere "Haydi siz de.." diyebiliyordum. “Hacalet... İşte önünde küçüldüğüm tek insan kollarımın arasında. Onun dışında ne vardı sanki?" Eski efendimin beni kıskanmasında hoşuma giden, saadetimi bir kat daha arttıran tuhaf bir bir nevi gıcıklayıcı bir zevk de vardı. Benim bu kadında şey kendimi müdafaa etmem lazımdı.
Reklam
41 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.