Biliyor musunuz?
Ortaçağ diye nitelendirilen zamanlarda Avrupa'da akıl hastası olanlar, ne kadar acı ki, içine şeytan girmiş denilerek insan yerine konulmuyorlardı. Bu masum hastaları ya büyük cezalara çarptırıyorlar ya da yakıyorlardı. Şimdi bir de kendi tarihimize bakalım. Kindi ve İbni Sina gibi bilim adamlarımızdan ilhamla Selçuklularda ve Osmanlılarda ruhi ve akıl hastalığı olanlar müzik ve su ile tedavi ediliyordu. Özellikle de 2. Beyazıd zamanında 1488 yılında Edirne'de inşa edilen Darüşşifa'da akıl hastaları, müzikle tedavi ediliyordu. Evliya Çelebi, Seyahatnamesinde bu konuya uzunca değinmektedir. Tam burada İstiklal Marşı'mızın unutulmaz şairi Mehmet Akif Ersoy'un iki dizesini hatırladım: ''Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz: Gelmişiz dünyaya, millet nedir öğretmişiz!'' Şiirin devamında insanlık karanlık içerisinde boğuşurken ve her tarafı karanlık sarmışken tarihte kurduğumuz medeniyetimizle karanlıkları bir güneş gibi aydınlatmışız, diyor. Elbette güneş doğudan doğar ve yükselir. Emin olun, yine doğudan yükselecek gelecekte. Ancak bunun için öncelikle medeniyetimizin güneşi ile aydınlanarak çağın bilgisini özümsememiz gerekir.
Sayfa 109 - Ensar YayınlarıKitabı okudu
Kadın/Erkek/Seçim
Çankırı Milletvekili Hacı Tevfik Efendi ayağa fırlamıştı: "Seçim yalnız erkeklerin hakkıdır!" Birkaç etkisiz itiraz yükseldi. Konya Milletvekili Musa Kâzım Efendi (Göksu) kürsüye çıkmıştı: "Erkeklerin seçim hakkını bile sağlayamadığımız bir zamanda, kadınların seçim hakkından bahsetmek deliliktir. Boşuna tartışıyoruz. Türk kadını seçim hakkı istemiyor. İstemez. Çünkü kadınla erkeğin birarada bulunması asla caiz değildir. Olamaz. Yapılan öneriyi şiddetle reddediyorum." Alkışlar yükseldi. Dr. Fuat Umay yanındakilere, "Böyle düşünenlerin kafası salt cinsellikle dolu." dedi, "..insanları kızma mevsimindeki hayvan gibi görüyorlar. Allah'ın övdüğü insanın hayvandan hiç farkı yok mu yani? İnsan yalnız cinsellikten mi ibaret?" Kürsüye Malatya Milletvekili Lütfü Bey çıkmıştı. "Şeriatta kadınların seçim hakkını reddeden bir hüküm yok." dedi, "..ama kabul eden bir hüküm de yok. Hakkında kesin hüküm bulunmayan bir şey kabul edilemez. Çünkü efendiler, bizim dinimiz aklî değildir, nak-lîdir." « Burdur Milletvekili Mehmet Akif Ersoy yanında oturan Zamir Bey'e, üzüntü içinde, "Hale bak, adam aklı reddediyor!" dedi. İlk cuma günkü vaazında bu konuya değinmeye karar verdi. Zamir Bey söylendi: "Bunların kafa saatleri ortaçağda durmuş. Bizi gerileten, sonunda çökerten işte bu gibi küçük kafalar. Böyle küçük kafalardan kurtu-lamazsak daha çok çekeriz."
Reklam
Babam, biliyor musun, Fuat dedi. Mustafa Kemal Paşa'yı ne kadar göreceğim geldi. Bir oğlumu İstanbul'da bırakmıştım. İkincisini Ankara'da buldum. Üçüncüsüne Sivas'ta kavuşacağım. Babamın birinci oğlum dediği İstanbul'da irtibat subayı olarak bıraktığım ağabeyim Yüzbaşı Mehmet Ali, ikincisi de bendim. Sivas'ta kavuşacağını söylediği üçüncü oğlu ise Mustafa Kemal'di.
Mustafa Kemal der ki: Eğer kitabet hocamız Alay Emini Mehmet Asım Efendi imdadıma yetişmeseydi, ben de şair olup çıkacaktım. Çünkü hevesim vardı. Asım Efendi bir gün beni çağırdı. Bak oğlum Mustafa dedi, şiiri falan bırak. Bu iş senin iyi bir asker olmana mâni olur. Diğer hocalarınla da konuştum, onlar da benim gibi düşünüyorlar. Sen Naci'ye bakma o hayalperest bir çocuk. İleride belki iyi bir şair ve hatip olabilir fakat askerlik mesleğinde katiyen yükselemez. Hocamın ne kadar haklı olduğunu hadiseler ispat etti. Çok arzu ettiği halde Naci, erkânıharp zabiti olamadı.
KOŞU BİTTİ İki boy önde girdi rahat rahat birinci Asım ikinci oldu, Mehmet Fuat birinci
Mehmet Fuat Köprülü
Daha 20 yaşında şair olarak basın dünyasına ayak bastığı gün nasılsa; daha 25 yaşında üniversite kürsüsü basamaklarını tırmanırken, 35 yıl sonra tek parti devrine son vermiş yeni bir partinin kurucuları arasına girerken de hemen hemen aynıydı.
Sayfa 128 - Yapı Kredi Yayınları
Reklam
312 öğeden 261 ile 270 arasındakiler gösteriliyor.